3 Eylül 2009 Perşembe

Son Ceza

Sesler , sesler ve yine sesler...Kara sisler etrafında dans ederken o uyukluyor gibiydi , bir anlığına kafasını kaldırdı ve büyük bir salonda irice bir tahtın önünde oturduğunu fark etti...Tahtta daha önce hiç görmediği biri vardı. Kızıl saçları taze dökülmüş kanı andırıyor şirin yüzünün arkasında sakladığı karanlık onu korkutacak kadar çok etkiliyordu...Yinede bu silüetin kim olduğunu hala çözememiş , anlamsızca yüzüne bakıyordu...Bir süre sonra sesini de duydu , karanlık zindanlarda tamı tamına 5 yıl boyunca kırbaçın vücudunda şakırdamasından başka bir ses duymadan yaşadıktan sonra bu ses kulaklarına müzik gibi gelmiş yankılandıkça yankılanıyordu...

" Kalk ! " diye bir komut duyuldu.

Yavaşça ayağa kalktı fakat gözü yerdeki kara döşemelerdeydi. Ya gerçekten de karalardı ya da karanlıkta öyle gözüküyorlardı. Yinede birşey dikkatini çekmişti , tahtaki silüetin yüzünden başlayıp ayaklarının dibine kadar hafif bir ışık anlamadığı bir yerden geliyordu. Bu ışık sayesinde yerde bir simge keşfetmiş gibiydi , böyle birşey görmek onu ürkütmüştü. Yerde uzadıkça uzayan bir yılan şekli vardı ama gözleriyle takip etmeye çalışsada başaramıyordu çünkü kadının önü hariç her yer karanlıktı...

Bnları düşünürken aniden aklında bir şimşek çaktı , kadın simgeye baktığını görmüş olmalıydı , kafasını kaldırıp kadına baktı. Kızıl saçlarının birazı gözünün önüne düşmüş , bir tutam saçın arkasından hafifçe gülümsüyordu.

" Demek birşey keşfettin... " dedi karanlık silüet...

Oysa " Evet. " demek için ağzını açtı fakat hiçbirşey söyleyemeden geri kapattı. Birşey onu istediğini yapmaktan alıkoyuyordu. Aslında içinde bulunduğu mekanda pek rahat değildi. Salon sisle doluydu ve bunun nasıl olduğunu hala anlamaya çalışıyordu. Bir süre sonra adam sisten silüeti bile göremez oldu , sanki büyük bir alanda tek başına oturuyor gibiydi.

Bir süre sonra göremediği kadının sert sesini beyninde hissetti , aralarındaki sis perdesi dağıldı ve bu ona sağlam bir acı verdi. " Yüzüme bak ! "

Bu durumdan hiç hoşnut değildi ama sonunda çaresizce silüetin gözlerine baktı. Bir kadındı bu ! Kadın çılgınca bir kahkaha attı ve sesi tüm salonda yankılandı. Ardından ayağa kalkıp üstüne yürümeye başladı. Savunmasız adam kadının yaklaşan gölgesinin altında her adımda daha da küçülüyor , güçten düştüğünü hissediyordu. Acaba olabilir miydi ? Bu onun sonu muydu ? O korku dolu an zihninde canlandırabildiği şeylerin en iyisi ölümdü ve kulaklarına kurtuluşu çağrıştıyordu...Ardından kadın konuştu...

" Ahh..Zindanlarımdan birinde beş yıl boyunca çektiğin muhteşem acılardan sonra...Kurtulacağını düşünebiliyor musun ? "

O da düşünmüyordu aslında ama içten içe istiyordu. Buradan kurtulmayı , engin çayırların , puslu dağların ardındaki küçük kulubesine dönmeyi ve sonsuza dek sevdiğiyle yaşamayı...Her insan gibi onun da hayaliydi bu ve düşüncelere dalmıştı işte...Adorra'nın pamuktan yumuşak ve narin ellerini tutuyor , utançla yüzüne bakıyordu. Yıllar sonra evine döndüğünü sanmıştı ve yıllardır tatmadığı huzuru bir anısında bulmuştu lakin pek de uzun sürmedi. Kara bir ok Adorra'nın karnını deşti ve o gözlerinin önünde yere yığıldı. Şaşkınlıktan gözleri doldu ve etrafındaki her şey birden dağıldı. Yine karanlık salonda karanlığın kendisiyle başbaşaydı..Bu duygu yoğunluğuna daha fazla dayanamadı ve gözlerinden süzülen iki damla yaşı üzerindeki yıpranmış giysinin koluna sildi ve yine kadının tok sesini duydu.

" Ne yazık...Yeterince acı çektin Abaet , artık seninle olan işim bitti. Buna sevinmelisin , kurtuluyorsun... "

Ardından yavaşça yanına sokulup kılıcını çeken kadını izledi ve gözlerini kapatıp başına gelecek son şeyi beklerken dilinden dökülen birkaç kelimeyle Dünya'ya veda etti...


Namàrie! Mela en’ coiamin...

* Elveda hayatımın aşkı

2 yorum:

John Constantine dedi ki...

Hadi bakalım sende atıldın.Hepimize başarılar. :D

Rocker575 dedi ki...

Aynen öyle. :D