5 Eylül 2009 Cumartesi

Serpentia Efsaneleri - 2

Çözülen Sırlar ( Son Ceza 2 )

Bir anda doğruldu adam , etrafına baktı ve neler olduğunu anlamaya çalıştı. Gözlerini ovuşturduktan sonra kötü rüyasından uyanmış olduğunu anlayıp kendini rahatlamışcasına yatağa bıraktı , alnından dökülen terler yastığını ıslatmıştı...Yanına baktı , Adorra tüm güzelliğiyle ona bakıyordu.

“ Yine mi rüyalar. “ deyip yavaşça omzuna dokundu.

“ Bu en kötüsüydü , içimde berbat bir his var... “ deyip gözlerini kapattı adam.

Gözünün önüne gelen iri yılan resimleri ve tıslama sesleri onu korkutmaya yetmişti , bir anda beyninde çakan şimşekle beraber gözlerini açtı.

“ Gözlerimi bile kapatamıyorum , bu işten sıkılmaya başladım. “ dedi ve hışımla odadan çıktı. Uzun , geniş koridorları yavaş yavaş geçerken aklında gördüğü rüya vardı. Ne anlama geliyordu bu ? Yılanlar , geniş koridor , kızıl saçlı kadın ??? Onun için en kötüsüyse Adorra'nın başına gelenlerdi...

Son salona girmişti artık birbirini izleyen dört salona nazaran düşünceleri en çok burada yoğunlaşmıştı...Son salonun kapısını da açtı ve adımını attı. Karşısında altındanmışcasına parıldayan bir taht vardı. Dünya'nın bu zamanında daha iyisini hayal edemezdi... Yavaşça tahta ilerledi ve oturdu. Tahta bağlı olan kılıcı çekti , kuvvetli bir şangırdama sesi sarayda yankılandı..Bu kılıcı tutmak , Altın Tahtta oturmak...Ona öyle huzur veriyordu ki bu , belki de huzura erdiği tek yerdi burası... Yılların yıprattığı elleriyle tahtın kenarlarını okşadı. “ Regnum Remigare... “ diye mırıldandı. Tahtın adıydı bu...Altın Taht...

Birkaç dakikalığına düşünmek için başını geriye koydu ancak aralık olan kapıdan birinin girmesiyle irkildi. Muhafızların Lideri Gafron'du bu.

“ Sabah görüşmek istediğinizi söylemiştiniz , emirlerinizi dinliyorum kralım.. “ dedi ve hafifçe eğildi.

“ Öyle...” deyip kısa bir süreliğine duraksadı. “ Tekrarlanıyorlar Gafron... “ diye yanıtladı...

Muhafız şaşkınca suratına baktı. “ Rüyalar mı ? “ Kısa bir süre düşündü. “ Artık eminim kralım...Leydi Narissa ile görüşmelisiniz... “

İşte bundan korkuyordu...Kabusunun karşısına çıkacaktı , eninde sonunda yüzleşmeliydi bunu biliyordu. Ülkesindeki tüm erkekler gibi cesurdu. “ Öyle olsun. “ dedi. “ Hemen gitsek iyi olur , bu rüyalardan bıkmaya başladım... “ Bu kadar çabuk cevap verdiğine bile şaşıyordu...

Ve yavaşça yola çıktılar , yeniden aştıkları uzun salonların ardından eski bir kulübenin döşemelerini söküp altındaki merdivenden aşağı indiler , indikçe iniyorlardı. En sonunda irice bir kapıya vardılar. Gafron endişeyle konuştu.

“ Gözlerinin içine doğrudan bakmayın kralım...Her ne kadar kardeşiniz de olsa bu yeteneklerini üzerinizde kullanmayacağını göstermez... “

Kral ilk adımını attı , kadın karşısında dikiliyordu.

“ Seni bekliyordum Abaet... “ Gözlerinde ciddiyetle Krala bakıyordu.

“ Konuşmaya gelmedim Narissa... “ deyip karşılık verdi Kral

“ Rüyalar rüyalar...Hep aynı şey Abaet...Kurtulmak mı istiyorsun , bu soyumuza verilmiş bir ödül ! “

Adam şaşkınca kadına baktı , ne dediğini anlayamıyordu. Ne ödülüydü bu ? Daha ne işe yaradığını bile bilmiyordu. Bu onu meraklandırmıştı , bekleyen gözlerle kadına baktı. Kabuslarında başının etini yiyen , en büyük düşmanı olarak gördüğü kardeşi...

“ Seni izlediğim için kabuslarında beni gördüğünü bilmiyorsun değil mi Abaet ? “

Kral cevap veremedi , şaşkınca kadının yüzüne bakarken “ Acaba yapabilir mi ? “ diye düşünüyordu , düşündüklerini nereden bilebilirdi ki ! Delilikti bu !

“ Sen saçma sapan düşünmeye devam et sevgili kardeşim...Haydi yeteneğini anlamana yardımcı olalım... “ dedi ve arkadaki odalara doğru ilerleyip gözden kayboldu.

Kralın gözü Gafron'a kaydı. Ona hep yol göstermiş babasının baş komutanı Gafron'a...Ak saçlı başını yukarı aşağıya salladı Gafron...Ve Kral ilerlemeye başladı. Yavaşça ilerledikten sonra Narissa'nın onları beklediği geniş salona vardılar , uzun , kırmızı elbisesiyle tahta bir sandalyede oturuyordu , karşısında Kral için bir sandalye daha vardı. Yavaşça oturdu ve kadına baktı , elindeki kaşıksı aletle ahşap bir bardağı karıştırıyordu. Birkaç saniye sonra son derece berrak bir sesle “ İç... “ dedi. “ İç...Bu sana geleceği görmende yardımcı olacak...Bir süre sonra herşey netleşecek , eğer rüyaların sebebini anlamak istiyorsan...Beni dinlemek zorundasın... “ Adam çaresizce bardağı kafasına dikti , bir anda kafası geriye gitti ve yere düştü...Son hatırladığıysa Gafron'un onu tuttuğuydu.


Sonu görünmeyen uzun bir çölde yürüyordu , arkasında binlerce askeri yanında komutanlarıyla...Bunları o yapıyormuş gibi değil de , gökyüzünden izliyormuş gibi görüyordu.
Bir süre sonra karşısında bir karartı belirdi , uzakta olmasına rağmen sırıttığı belli oluyordu. Bir anda çoğalmaya başladı , ikiye , üçe , dörde bölündü , bölündüğü her parça işlemi devam ettiriyordu. Birkaç dakika süren bu olaydan sonra binekler huzursuzlanmış askerler korkmuşlardı. Karşılarında bir anda koskocaman bir ordu oluşmuştu. Yüzlerini kapatan cüppeleriyle ilerliyorlardı. Durduklarında aralarında elli metre ya vardı ya yoktu , hepsi birden Kral'ın gözünün içine bakarak cüppelerini çıkartıp attılar. Vücutlarının çeşitli yerlerindeki Yılan Dövmeleri hemen gözlere çarpıyordu. Birden gökyüzünden gelen bir şimşek Kral'ın tam önüne çaktı. Bir metre geriye uçup çölün yumuşak zeminini boyladı. Şimşeğin çaktığı yerdeki dumanlar yok olduktan sonra normal bir insanın iki katı boyunda ve iriliğinde biri ortaya çıktı , altındaki zırh hariç hiçbirşey giymiyordu. Kasları insanların gözlerini korkutmuş , cesur askerlerin kaçacak kadar kötü hissetmesini sağlamıştı. Alnından başlayan ve tüm vücudunu saran , inanılmaz uzunlukta kırmızı gözlü bir yılan dövmesiyle karşısındaydı.


“ Zavallı kral...Kalwareth'in karşısında durabileceğini...Gerçekten düşünüyor musun ? “

Kral yavaşça kalkarken şaşkınlıkla adama baktı. “ Banperoth...Ne yaptılar sana ! “

Adam şiddetli bir kahkaha attı ve ellerini kaldırdı , üzerine çakan şimşek onu alıp götürdü ve Kral'ın karşısındaki ordu şiddetle haykırarak hücuma geçti.

“ Kalwareth için !!! “

Kral arkasına dönüp askerlerine baktı ve “ Saldırın ! “ diye haykırıp ileri atıldı. Savaş alanında kendi tarafından bağıran tek kişinin o olduğunu anladığındaysa şaşkınlıkla arkasına baktı , tüm askerleri geri çekiliyordu. Dili tutuldu ve bu ihanetin karşısında hiçbirşey diyemedi...Şaşkınlığı geçtiğindeyse gördüğü tek şey Kalwareth'in ordusunun etrafını sardığıydı...

Tam burada görüntü karardı ve yeniden netleştiğindeyse bir tahtın önünde oturduğunu fark etti. Rüyasındaydı ! Karşısındaki kızıl saçlı kadının kardeşi Narissa olduğunu fark etmesi geç olmadı...Gerisi dün gece gördüğü rüyanın aynısıydı...

Rüyasını tekrar yaşadıktan sonra birden doğruldu , Gafron başındaydı...Karşısında oturan Narissa sırıttı. “ Adımlarını dikkatli at ve yeteneğini küçümseme Kral , değiştirmenin elinde olduğu geleceği görebiliyorsun... “

Hiç yorum yok: