14 Mayıs 2010 Cuma

Not - Yeni Bölümler

Merhabalar Serpentia'nın Hür İnsanları !

Yeni bölümleri yazmaya devam ediyorum hatta hızım o kadar arttı ki haftada en az 2 bölüm yazıyorum. Şu anda elimde yazdığım ama yayınlamadığım bir bölüm var. Zamanını bekliyorum. Zira şu anda hikayemi okuyan çoğu kişi ya ortada yok yada ders çalışıyor. Yazın nereden baksanız her Cuma akşamı bir yeni bölüm gelecektir. Şimdiden iyi okumalar..

Saygılar sevgiler vs. vs.

11 Mayıs 2010 Salı

Serpentia Efsaneleri - 8

Denizde yolculuk hızla sürüyordu. Az önceki lider yeniden çıkmıştı ortaya. Denizi seyrediyordu.

" Krambor ! " diye haykırdı adam ona doğru yaklaşarak. " Epey yaklaştığımıza göre ne yapmaya çalışıtığımızı söyleyebilirsin artık. "

Adam bir süre daha denizi izledi ardından gözlerini kapattı. " Önce erzakları alacağız general..Ardından belki anlatırım. "

Yağmur durmuştu artık. Ortalıkta ne bir nem var ne de su..Tabii denizi saymassak..Susuzluktan kıvranan tayfa çıldırıyordu..Bir süre sonra bağırdı gözcü. Parmaklarını Güneşe doğru uzattı.

" Hedef tam karşıda ! On dakikaya oradayız. "

Krambor tayfaya döndü. " Hazırlanın. " Ardından kalkanına bağlı baltasını kaldırdı. " Kan dökeceğiz.. "

Yandan biri fırlayıverdi. " Kendi insanlarımızın kanını mı ? "

Krambor adama şimşek gibi bir bakış attı. " Bana hizmet etmiyor musun !? "

Adam başını eğerek geri çekildi.

" Artık Kalwareth'e bağlıyız !..Anlatmanın vaktidir.. "

Derin bir nefes aldı ve baltasını hazır tuttu. Mürettebat pür dikkat kesildi.

" Taeron Krallığına bağlıydık.. " diye mırıldandı. " Düne kadar..Dün bana bir haberci geldi. Rüyamda simsiyah bir karga gördüm. " Gözleri Parladı. " Karga elime konuyordu. Ben iteklemeye çalıştıkça elime büyük kesikler açıyor , kanatıyordu. O Kalwareth'in elçisiydi , Kalwareth'e karşı çıkarsam zarar göreceğimi anlatıyordu. Ardından kaderimi kabullendim ve karşı koymayı bıraktım. Başımı hafifçe eğdim. Birden gözlerinden altınlar dökülmeye başladı. Karga yokoldu ve yerini altınlara bıraktı. Kapı açıldı ve odaya kadınlar girdi. "

Baltasını kaldırdı.

" Ödüllendirileceğiz dostlarım ! " Ardından yaklaşılan köye döndü. " Hücum ! "

Tüm askerler bir anda gemiden atlayıverdiler. Köye koşa koşa girdiler ve baltalarını önüne gelene salladılar. Bir anda ortamı kaos sardı. Adamlar gözlerinde kan dökme arzusuyla sallıyorlardı baltalarını.

Krambor'un önüne iki çocuk fırlayıverdi. Doğuştan gelen bir arkadaşlık vardı sanki aralarında ikiside birbiri için ölmeye hazır gibiydi. Önce biri fırladı ardından diğeri.

Krambor ilkinin saldırısını kılıcıyla blokladı ve kafasına kalkanını geçirdi. Tok bir ses çıktı ve yüzüne kan sıçradı. Diğer çocuk hızla üzerine atıldı. Onaysa bir tekme atıp yere düşürdü , ardından sırtından aldığı bir fırlatma baltasını göğsüne yapıştırdı..

Köyün erkekleri tükenmişti ve kadınlar ele geçirilmişti. Krambor bir zafer çığlığı attı. Ardından yağmur başladı..

***

O gece bir rüya daha gördü Krambor. " Engin denizi seyrederken Karga geliyordu. Gagasında birşey taşıyordu. Krambor hızla uzandı Altın olmalıydı bu ! Ona uzanmaya çalışırken karga yükseldi ve ağzını boşalttı. Havada süzülen yük hızlıca Krambor'un avcunu düştü. Bu bir madalyondu. Üzerinde yazan yazılar şu şekildeydi.

" Ödüllendirileceksin..Durma..İnsanları kışkırt.. "

Bir anda karga karşısında belirdi. Konuşabiliyordu.

" İnsanlar aptaldır ! " diye mırıldandı. " Saflıklarından yararlan..Onlara bir amaç ver ve uğrunda savaşsınlar..Kalwareth'e hizmet et.. "

Ardından uçup gitti...

***

Sıradaki bölüm 15 Haziran Salı Akşamı.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Serpentia Efsaneleri - 7

" Asılın Küreklere ! "

Adam şiddetle haykırmıştı , öyleydi ki askerlerin tüyleri diken diken olmuştu. Burnu dik uzun bir gemi ile Okyanusu geçiyorlardı..Serpentia'nın arkadasında ki bilinmeyen Okyanusların insanlarıydı bunlar..Barbarlar..

Bir adam liderleri gibi görünen iri adamın üzerine atıldı.

" Kadın yoksa rom ! "

Lider sessiz kaldı.

" Rom yoksa kürek de yok ! " diye gülümsedi adam. Başını hafifçe öne uzattı ve pis gülümsemesini adamın görmesini umdu. Adamlar birer birer başkaldırdı. Rom ! Rom ! diye haykırıyorlardı.

Lider büyük bir savaş çığlığı attı ve sırtında asılı duran baltayı alıp adamı bir kağıt gibi ortadan ikiye ayırıverdi. Ceset iki parça halinde düştü ve deniz suyunu sıçrattı.

Lider haykırdı. " Başka itirazı olan ? "

Adamlar birer birer oturup işlerine devam etti. Lider yüzünü ekşitip onun kadar iri ama biraz daha kısa olan aynı giyimli birinin yanına gitti.

" Sefiller.. " diye mırıldandı.. " Bu kadar adamla iki Yılan Adamı bile deviremeyiz.. "

" Olabilir.. " diye mırıldandı adam. " Birkaç fersah ötede bir köy var..Yiğitlikleri ile tanınırlar..Oraya gidebiliriz. Ya birkaç gönüllü buluruz. Ya da.. "

Liderin yüzüne büyük bir sırıtma yayıldı " Kadınlar ! Rom ! "

" Aynen öyle " diye mırıldandı adam. Lider sevinçle arkasını dönüp iskeleye uzandı.

" Gelince beni uyandır ! "

" Çok beklersin ! "

Gülüştüler ve uykuya daldılar..

***

" Haydi Kral..Yola çıkma vakti.. "

Laeron elindeki sırt çantasına bir tatar yayını sıkıştırdı. Ardından eline aldığı silahı Krala uzattı.

" Bizden biri olacaksan..Bundan kullanman gerekir.. "

Silah normal bir kılıç gibi gözükmüyordu. Kını metalden değil plastikten gibiydi. Kral silahı eline aldı. Gittikçe körleşen bir kılıç gibiydi , ucunda büyükçe bir kanca vardı. Ölümcül noktası bu olmalıydı.

" Kınını eline bağla. "

Kral plastiğe benzeyen kını aldı ve eline geçirdi , dört bir yandan bağladı ardından küçük tutacağından tuttu.

Laeron silahını eline aldı.

" Bunun adı Drasar..Cerulian'da görebileceğin en ölümcül silahtır..Ucundaki kanca birkaç büyülü sözcük ile açılır ve içinden kalın bir halat şeridi fırlar..Süikast için idealdir çünkü karşıdaki ses çıkarmadan bayılıverir. Normal bir şekilde sapladığın halde kanca rakibine zehir salar..Atalarımız normal insanları öldüren zehir kullanırlardı. Ancak biz bu zehri değiştirmeye karar verdik. Serpentia'nın giriş kampında bulunan bir zehir ile bu zehirleri değiştireceğiz. Serpentia'nın zehri ilginçtir. Normal bir insan o zehre bulaşırsa Yılana dönüşür ancak bir yılan adamı zehirlersen..Normal bir insana dönüşür ve iradesi yerine gelir.. "

Tam bu sırada Laeronun yanına bir adam koşarak geldi. Üzerinde simsiyah bir giysi vardı. Ne dar ne boldu. Giysinin Kalp hizasına gelen bölümlerinde " Dn " şeklinde bir amblem işlenmişti. Kan kırmızısıydı.

" Hazırız efendim. "

Laeron yanıtladı. " Güzel..Herkes kapının önünde beklesin..Yola çıkıyoruz.. "

Adam Krala döndü ama eğilmedi. Kral buna şaşırmıştı. " Ben Trubar. "

Kral adamın uzattığı elini sıktı. " Memnun oldum Trubar. "

Adam kapıya doğru yana koyuldu. Laeron ona doğru eğilip fısıldadı

" Drante Süikastçileri kimsenin önünde eğilmezler Kral , artık buna alışmalısın. "

" Peki daha önceden neden eğilmişlerdi. "

" Yeni bir üyenin önünde eğilirler. Bu bir istisnadır. Onun gelecekte ne olabileceğini bilmedikleri için güven vermek adına eğilirler. " Durakladı. " Saygı duyulan biri olmak önemli birşeydir Kral.. "

" Ne zaman yola çıkıyoruz ? " diye mırıldandı Kral umursamaz bir tavırla.

Laeron sinirle haykırdı. " Sabırsız velet ! " Ardından gülümsedi. " Şaka yapıyordum dostum..Şimdi.. "

Ardından Abaetin surasına sıkı bir yumruk indirdi. Yere düşen Abaetin üzerine bir iyileştirme büyüsü yaparak kanları temizledi ve kırığı düzeltti.

***

Kral uyandığından bir ağaca çıkmıştı. Karşısında Serpentia Askeri kampını gördü. Etrafına baktığında Süikastçileri fark etti . Yanındaki ağaçta Laeron vardı. " Neden bana vurdun !? " diye fısıldadı Kral.

" Güvenimizi kazanacaksın..Sonra vurmayı bırakırım. " deyip gülümsedi Laeron.

" Size ihanet etmek istesem şu anda haykırıp tüm kampı uyandırırım ! "

" Emin ol..Yapmak istemezsin. " Buz gibi bir bakış attı Laeron.

Kral yayını doldurup öne uzattı.

Sayısız çadır vardı Kampta zira bir sınır kampıydı. İyi korunuyordu. Girişteki çadırdaki iki koruma yavaşça çıkıp yürüdüler. Ve çok geçmeden arkalarına döndüler. Yaklaşık 10 atlı kampı teftiş ediyor gibiydi. En önlerinde ağır zırhlı bir adam duruyordu. Saçı yoktu ve gözlerinde anlamsız bir bakış vardı. Hızla atından indi ve karşısındaki adama bir tokat atıverdi. Adamın miğferi yere savruldu.

Adam Komutandan eğilerek özür diledi ve yavaşça geriledi.

Laeron mırıldandı. " Bu komutan Quason. Sınır koruyucusu..Serpentia'nın önde gelenlerindendir..Neyseki onu sadece 10 koruma ile yakaladık.. "

Adamlarına döndü. " Başlayın.. "

Bir anda yaklaşık 20 D'rante Süikastçisi oklarını boşalttı. Havada ıslık çalan okların hepsi hedefini buldu. İkisi korumaların başına üçü atlıların göğüs kafeslerine kalanları ise adamların kemerlerini kesip kılıçlarının düşmesine neden olmuştu..

Büyük bir ustalık bu diye düşündü Abaet.

Bu sırada Laeron haykırdı " Hücum ! "

Adamlar naralarla ağaçlardan atladılar ve ikili bıçaklarını çekip saldırdılar. Komutanın korumaları da yere düşmüş kılıçları alıp saldırıya koyuldular. İlk adam kılıcını Laeron'a salladı. Laeron ikiz bıçaklarından biri ile adamın kılıcını karşıladı ve öbür bıçakla ise omzuna bir çizik attı. Laeronun yüzüne sıçrayan kan ile birlikte bir tekme daha atıp adamı devirdi. Çarpışma hızla sürüyordu , çok ses çıkarmamak için tek hamlede işi bitirmeye çalışıyorlardı. Abaet ikili bıçağı olmadığı için çektiği kılıcı ile önüne gelen adamın kılıcını karşıladı ve geri çekilip bekledi. Adam kılıcını sapladığında hızla kenara çekilip adamın üzerine çullandı. Yere düşen adamın kafasına kılıcın kını ile sertçe vuruldu. Adamın miğferi içe göçtü ve kanlar fışkırdı. Komutan etrafta olup biteni anlar anlamaz kaçmak için atını hızla çevirdi. " Deh ! " diye haykırdı. Ama tam at giderken Laeron sırtında asılı duran Drasar'ı adamın yanına fırlatıverdi. Ardından elini uzattı.

O anda inanılmaz birşey oldu. Drasar'ın ucu parçalandı ve fışkıran halat adamın boynuna dolandı. Adam attan düştü ve at korkarak kaçmaya başladı. Laeron Drasarı aldı..

" Gördün mü Kral ? Düşüneceksin. Drasarı attığında düşüncene göre çalışır ne düşünürsen onu yapar. Ben adamın boynunu sarmaladığını düşündüm.. "

Kral başını salladı.

Laeron tekrar konuştu. " Hemen zırhları giyinin. Zırh bulamayanların ellerini bağlayalım. Tutsak süsü vermek iyi olur..

Devam edecek..