5 Kasım 2010 Cuma

15 Haziran 2010 Salı

Serpentia Efsaneleri - 9

" Yürüyün ahmaklar ! " diye haykırdı adam.

Elindeki kırbacı havada şaklattıktan sonra önüne şiddetli bir bakış attı. Birkaç kölenin yanında yürüyordu asker..Devasa bir kampın içerisinde ilerliyorlardı. Etrafına bakındı , sonra devam etti. Yanındaki askere döndü.

" Gördün mü Kral..Kuşkulanmadılar bile.. "

Kral gülümsedi..

***

" İşte cephanelik..Zehiri buradan temin edeceğiz.. " diye fısıldadı Laeron ardından yanındaki adama elini uzattı. Adam Laeron'a Drasar'ını verdi. Ardından Laeron kendi silahını da çıkardı..Yanındaki adama fısıldadı.

" Başlıyoruz. "

Laeron açığa çıktı ve askerlerin karşısında yavaşça ilerledi. Askerler birbirlerine bakındıktan sonra adama seslendiler.

" Neden buradasın ? "

Laeron adamlara sert bir bakış attı ve Drasarları eline aldı. Bu efsanevi silahları gören askerlerin gözleri bir çığ gibi büyüdü..Bir çığlık bile atamadan çıktı Drasarlar Laeron'un elinden ve adamların boyunlarını sıkmaya başladı. Tam çığlık atacakken askerler , yandan iki süikastçi gelip askerlerin ağızlarını kapadılar. " Tüm Zehri alın..Patlayıcılar kalsın. " dedi Laeron ve Cephaneliğin kapısında dikilmeye başladı. Ardından cesetlere ellerini uzattı ve birkaç söz söyledi..

***

" Duman buradan geliyordu efendim.. " dedi asker ve yanındakine yerde yanmış cesetleri gösterdi. Yaklaşık elli asker vardı Cephaneliğin karşısında..Kampın çeyreği dumanı görüp oraya koşturmuş olmalıydı. Hepsinin zırhlarında özenle oyulmuş " S " harfi mevcuttu ama en başlarındaki adamın arması daha büyük ve parlaktı. Siyahın üzerine kırmızı şeritlerle oluşmuş basit Serpentia Asker zırhından farklıydı bu..Kırmızı şeritlerin yerine sarı sarı parlayan altınlar almıştı..Komutan olduğu anlaşılan adam diğerlerine seslendi. " Cephaneliğe bakın.. " Yaklaşık on adam kılıçlarını çekip cephaneliğe daldılar..İçeriden bir feryat duyuldu.. " Efendim ! "

***

Laeron fısıldadı.." Sıra sende.. "

Abaet elini geriye çekti ve birden Cephaneliğe doğru savurdu. Ardından başka bir çatıda olan biteni izleyecekti..Elinden çıkan alev hızla ilerleyerek cephaneliğin tavanına düştü. Birden alev alan cephanelik bir anda patlayıverdi. İçerideki askerlerin parçalarıyla birlikte dışarıda kalan kırk adam geriye savruldu. Tam bir can pazarı yaşandı. Cesetler çadırların üzerlerine düştü ve bezleri yırttı. Kızmış zırh parçaları askerlerin yüzüne birdaha çıkmamak üzere yapıştı. Abaet'in hemen yanına ise altından bir eldiven düştü..

" Çıkıyoruz. " dedi Laeron ardından süikastçiler önlerine geleni öldürerek kampı terkettiler...

14 Mayıs 2010 Cuma

Not - Yeni Bölümler

Merhabalar Serpentia'nın Hür İnsanları !

Yeni bölümleri yazmaya devam ediyorum hatta hızım o kadar arttı ki haftada en az 2 bölüm yazıyorum. Şu anda elimde yazdığım ama yayınlamadığım bir bölüm var. Zamanını bekliyorum. Zira şu anda hikayemi okuyan çoğu kişi ya ortada yok yada ders çalışıyor. Yazın nereden baksanız her Cuma akşamı bir yeni bölüm gelecektir. Şimdiden iyi okumalar..

Saygılar sevgiler vs. vs.

11 Mayıs 2010 Salı

Serpentia Efsaneleri - 8

Denizde yolculuk hızla sürüyordu. Az önceki lider yeniden çıkmıştı ortaya. Denizi seyrediyordu.

" Krambor ! " diye haykırdı adam ona doğru yaklaşarak. " Epey yaklaştığımıza göre ne yapmaya çalışıtığımızı söyleyebilirsin artık. "

Adam bir süre daha denizi izledi ardından gözlerini kapattı. " Önce erzakları alacağız general..Ardından belki anlatırım. "

Yağmur durmuştu artık. Ortalıkta ne bir nem var ne de su..Tabii denizi saymassak..Susuzluktan kıvranan tayfa çıldırıyordu..Bir süre sonra bağırdı gözcü. Parmaklarını Güneşe doğru uzattı.

" Hedef tam karşıda ! On dakikaya oradayız. "

Krambor tayfaya döndü. " Hazırlanın. " Ardından kalkanına bağlı baltasını kaldırdı. " Kan dökeceğiz.. "

Yandan biri fırlayıverdi. " Kendi insanlarımızın kanını mı ? "

Krambor adama şimşek gibi bir bakış attı. " Bana hizmet etmiyor musun !? "

Adam başını eğerek geri çekildi.

" Artık Kalwareth'e bağlıyız !..Anlatmanın vaktidir.. "

Derin bir nefes aldı ve baltasını hazır tuttu. Mürettebat pür dikkat kesildi.

" Taeron Krallığına bağlıydık.. " diye mırıldandı. " Düne kadar..Dün bana bir haberci geldi. Rüyamda simsiyah bir karga gördüm. " Gözleri Parladı. " Karga elime konuyordu. Ben iteklemeye çalıştıkça elime büyük kesikler açıyor , kanatıyordu. O Kalwareth'in elçisiydi , Kalwareth'e karşı çıkarsam zarar göreceğimi anlatıyordu. Ardından kaderimi kabullendim ve karşı koymayı bıraktım. Başımı hafifçe eğdim. Birden gözlerinden altınlar dökülmeye başladı. Karga yokoldu ve yerini altınlara bıraktı. Kapı açıldı ve odaya kadınlar girdi. "

Baltasını kaldırdı.

" Ödüllendirileceğiz dostlarım ! " Ardından yaklaşılan köye döndü. " Hücum ! "

Tüm askerler bir anda gemiden atlayıverdiler. Köye koşa koşa girdiler ve baltalarını önüne gelene salladılar. Bir anda ortamı kaos sardı. Adamlar gözlerinde kan dökme arzusuyla sallıyorlardı baltalarını.

Krambor'un önüne iki çocuk fırlayıverdi. Doğuştan gelen bir arkadaşlık vardı sanki aralarında ikiside birbiri için ölmeye hazır gibiydi. Önce biri fırladı ardından diğeri.

Krambor ilkinin saldırısını kılıcıyla blokladı ve kafasına kalkanını geçirdi. Tok bir ses çıktı ve yüzüne kan sıçradı. Diğer çocuk hızla üzerine atıldı. Onaysa bir tekme atıp yere düşürdü , ardından sırtından aldığı bir fırlatma baltasını göğsüne yapıştırdı..

Köyün erkekleri tükenmişti ve kadınlar ele geçirilmişti. Krambor bir zafer çığlığı attı. Ardından yağmur başladı..

***

O gece bir rüya daha gördü Krambor. " Engin denizi seyrederken Karga geliyordu. Gagasında birşey taşıyordu. Krambor hızla uzandı Altın olmalıydı bu ! Ona uzanmaya çalışırken karga yükseldi ve ağzını boşalttı. Havada süzülen yük hızlıca Krambor'un avcunu düştü. Bu bir madalyondu. Üzerinde yazan yazılar şu şekildeydi.

" Ödüllendirileceksin..Durma..İnsanları kışkırt.. "

Bir anda karga karşısında belirdi. Konuşabiliyordu.

" İnsanlar aptaldır ! " diye mırıldandı. " Saflıklarından yararlan..Onlara bir amaç ver ve uğrunda savaşsınlar..Kalwareth'e hizmet et.. "

Ardından uçup gitti...

***

Sıradaki bölüm 15 Haziran Salı Akşamı.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Serpentia Efsaneleri - 7

" Asılın Küreklere ! "

Adam şiddetle haykırmıştı , öyleydi ki askerlerin tüyleri diken diken olmuştu. Burnu dik uzun bir gemi ile Okyanusu geçiyorlardı..Serpentia'nın arkadasında ki bilinmeyen Okyanusların insanlarıydı bunlar..Barbarlar..

Bir adam liderleri gibi görünen iri adamın üzerine atıldı.

" Kadın yoksa rom ! "

Lider sessiz kaldı.

" Rom yoksa kürek de yok ! " diye gülümsedi adam. Başını hafifçe öne uzattı ve pis gülümsemesini adamın görmesini umdu. Adamlar birer birer başkaldırdı. Rom ! Rom ! diye haykırıyorlardı.

Lider büyük bir savaş çığlığı attı ve sırtında asılı duran baltayı alıp adamı bir kağıt gibi ortadan ikiye ayırıverdi. Ceset iki parça halinde düştü ve deniz suyunu sıçrattı.

Lider haykırdı. " Başka itirazı olan ? "

Adamlar birer birer oturup işlerine devam etti. Lider yüzünü ekşitip onun kadar iri ama biraz daha kısa olan aynı giyimli birinin yanına gitti.

" Sefiller.. " diye mırıldandı.. " Bu kadar adamla iki Yılan Adamı bile deviremeyiz.. "

" Olabilir.. " diye mırıldandı adam. " Birkaç fersah ötede bir köy var..Yiğitlikleri ile tanınırlar..Oraya gidebiliriz. Ya birkaç gönüllü buluruz. Ya da.. "

Liderin yüzüne büyük bir sırıtma yayıldı " Kadınlar ! Rom ! "

" Aynen öyle " diye mırıldandı adam. Lider sevinçle arkasını dönüp iskeleye uzandı.

" Gelince beni uyandır ! "

" Çok beklersin ! "

Gülüştüler ve uykuya daldılar..

***

" Haydi Kral..Yola çıkma vakti.. "

Laeron elindeki sırt çantasına bir tatar yayını sıkıştırdı. Ardından eline aldığı silahı Krala uzattı.

" Bizden biri olacaksan..Bundan kullanman gerekir.. "

Silah normal bir kılıç gibi gözükmüyordu. Kını metalden değil plastikten gibiydi. Kral silahı eline aldı. Gittikçe körleşen bir kılıç gibiydi , ucunda büyükçe bir kanca vardı. Ölümcül noktası bu olmalıydı.

" Kınını eline bağla. "

Kral plastiğe benzeyen kını aldı ve eline geçirdi , dört bir yandan bağladı ardından küçük tutacağından tuttu.

Laeron silahını eline aldı.

" Bunun adı Drasar..Cerulian'da görebileceğin en ölümcül silahtır..Ucundaki kanca birkaç büyülü sözcük ile açılır ve içinden kalın bir halat şeridi fırlar..Süikast için idealdir çünkü karşıdaki ses çıkarmadan bayılıverir. Normal bir şekilde sapladığın halde kanca rakibine zehir salar..Atalarımız normal insanları öldüren zehir kullanırlardı. Ancak biz bu zehri değiştirmeye karar verdik. Serpentia'nın giriş kampında bulunan bir zehir ile bu zehirleri değiştireceğiz. Serpentia'nın zehri ilginçtir. Normal bir insan o zehre bulaşırsa Yılana dönüşür ancak bir yılan adamı zehirlersen..Normal bir insana dönüşür ve iradesi yerine gelir.. "

Tam bu sırada Laeronun yanına bir adam koşarak geldi. Üzerinde simsiyah bir giysi vardı. Ne dar ne boldu. Giysinin Kalp hizasına gelen bölümlerinde " Dn " şeklinde bir amblem işlenmişti. Kan kırmızısıydı.

" Hazırız efendim. "

Laeron yanıtladı. " Güzel..Herkes kapının önünde beklesin..Yola çıkıyoruz.. "

Adam Krala döndü ama eğilmedi. Kral buna şaşırmıştı. " Ben Trubar. "

Kral adamın uzattığı elini sıktı. " Memnun oldum Trubar. "

Adam kapıya doğru yana koyuldu. Laeron ona doğru eğilip fısıldadı

" Drante Süikastçileri kimsenin önünde eğilmezler Kral , artık buna alışmalısın. "

" Peki daha önceden neden eğilmişlerdi. "

" Yeni bir üyenin önünde eğilirler. Bu bir istisnadır. Onun gelecekte ne olabileceğini bilmedikleri için güven vermek adına eğilirler. " Durakladı. " Saygı duyulan biri olmak önemli birşeydir Kral.. "

" Ne zaman yola çıkıyoruz ? " diye mırıldandı Kral umursamaz bir tavırla.

Laeron sinirle haykırdı. " Sabırsız velet ! " Ardından gülümsedi. " Şaka yapıyordum dostum..Şimdi.. "

Ardından Abaetin surasına sıkı bir yumruk indirdi. Yere düşen Abaetin üzerine bir iyileştirme büyüsü yaparak kanları temizledi ve kırığı düzeltti.

***

Kral uyandığından bir ağaca çıkmıştı. Karşısında Serpentia Askeri kampını gördü. Etrafına baktığında Süikastçileri fark etti . Yanındaki ağaçta Laeron vardı. " Neden bana vurdun !? " diye fısıldadı Kral.

" Güvenimizi kazanacaksın..Sonra vurmayı bırakırım. " deyip gülümsedi Laeron.

" Size ihanet etmek istesem şu anda haykırıp tüm kampı uyandırırım ! "

" Emin ol..Yapmak istemezsin. " Buz gibi bir bakış attı Laeron.

Kral yayını doldurup öne uzattı.

Sayısız çadır vardı Kampta zira bir sınır kampıydı. İyi korunuyordu. Girişteki çadırdaki iki koruma yavaşça çıkıp yürüdüler. Ve çok geçmeden arkalarına döndüler. Yaklaşık 10 atlı kampı teftiş ediyor gibiydi. En önlerinde ağır zırhlı bir adam duruyordu. Saçı yoktu ve gözlerinde anlamsız bir bakış vardı. Hızla atından indi ve karşısındaki adama bir tokat atıverdi. Adamın miğferi yere savruldu.

Adam Komutandan eğilerek özür diledi ve yavaşça geriledi.

Laeron mırıldandı. " Bu komutan Quason. Sınır koruyucusu..Serpentia'nın önde gelenlerindendir..Neyseki onu sadece 10 koruma ile yakaladık.. "

Adamlarına döndü. " Başlayın.. "

Bir anda yaklaşık 20 D'rante Süikastçisi oklarını boşalttı. Havada ıslık çalan okların hepsi hedefini buldu. İkisi korumaların başına üçü atlıların göğüs kafeslerine kalanları ise adamların kemerlerini kesip kılıçlarının düşmesine neden olmuştu..

Büyük bir ustalık bu diye düşündü Abaet.

Bu sırada Laeron haykırdı " Hücum ! "

Adamlar naralarla ağaçlardan atladılar ve ikili bıçaklarını çekip saldırdılar. Komutanın korumaları da yere düşmüş kılıçları alıp saldırıya koyuldular. İlk adam kılıcını Laeron'a salladı. Laeron ikiz bıçaklarından biri ile adamın kılıcını karşıladı ve öbür bıçakla ise omzuna bir çizik attı. Laeronun yüzüne sıçrayan kan ile birlikte bir tekme daha atıp adamı devirdi. Çarpışma hızla sürüyordu , çok ses çıkarmamak için tek hamlede işi bitirmeye çalışıyorlardı. Abaet ikili bıçağı olmadığı için çektiği kılıcı ile önüne gelen adamın kılıcını karşıladı ve geri çekilip bekledi. Adam kılıcını sapladığında hızla kenara çekilip adamın üzerine çullandı. Yere düşen adamın kafasına kılıcın kını ile sertçe vuruldu. Adamın miğferi içe göçtü ve kanlar fışkırdı. Komutan etrafta olup biteni anlar anlamaz kaçmak için atını hızla çevirdi. " Deh ! " diye haykırdı. Ama tam at giderken Laeron sırtında asılı duran Drasar'ı adamın yanına fırlatıverdi. Ardından elini uzattı.

O anda inanılmaz birşey oldu. Drasar'ın ucu parçalandı ve fışkıran halat adamın boynuna dolandı. Adam attan düştü ve at korkarak kaçmaya başladı. Laeron Drasarı aldı..

" Gördün mü Kral ? Düşüneceksin. Drasarı attığında düşüncene göre çalışır ne düşünürsen onu yapar. Ben adamın boynunu sarmaladığını düşündüm.. "

Kral başını salladı.

Laeron tekrar konuştu. " Hemen zırhları giyinin. Zırh bulamayanların ellerini bağlayalım. Tutsak süsü vermek iyi olur..

Devam edecek..

31 Mart 2010 Çarşamba

Serpentia Efsaneleri - 6

Dönüş

" Sonunda.. "

Atı Usuth'un üzerinde aynı ataları gibi görünüyordu Abaet..Febribel'i kuş bakışı gören Umak Sıradağlarının göbeğinde...

" Deh ! "

***

" Dur ! "

İki asker ellerinde mızraklarıyla yolunu kesti kralın.

" Kimsin ? Neden buradasın ? "

" Bu kadar mı misafirperversiniz Kuzeyliler.. "

" Kim olduğunu söyle ! "

" Bir Ankelor gezgini , kapişonunun içinden gözlerini adama dikti. "

Muhafız arkasını döndü.

" Açın kapıları ! Yeni bir şaklaban daha.. "

Kral yavaşça ilerlediİ. Uzun sokaklarla arasında hiçbirşey kalmamıştı.

O heybetli kapıyı geçti Kral , beş yüz yılı aşkın süredir yerinde duran ve hiç kırılmamış olan o kapıyı geçti..

Tüyleri diken diken oldu..

**

Karşısındaki tabelayı görür görmez durdu.

" Mavi Ay Hanı "

Usuth yavaşça ilerledi , kapının önüne yaklaştığı andaysa hiddetli bir çığlık attı. At çıldırmış gibiydi. Kral onu zorlukla zabdedip üzerinden atladı. Ardından kenara bağladı.

Kapıyı açtığı anda yüzüne çarpan duman etrafını karmaşık bir hala getirdi.

" Lanet "

diyerek ilerliyor bir yandansa ellerini sallayıp dumanı dağıtmaya çalışıyordu. Birden önüne bir adam fırlayıverdi..Dumanları dağıtarak Kralın birkaç metre ötesindeki konsola çarptı ardından arkasına yuvarlandı.

Kral aldırmadan ilerledi. Bir eli kılıcının kabzasındaydı. Başka bir adam önüne çıktı.

" Ne istiyorsun !? "

" Bir oda.. " diye yanıtladı Kral.. " 4 Numara lütfen , uğurlu sayımdır da. "

Ardından anatharı aldı..

" Teşekkürler. "

Kapının önünde durdu. Karşısına baktı. Odanın kapısına kazınmış 4 rakamı onu karşılıyor gibiydi.

" Duyduğun bir saçmalık yüzünden bunca iş yapıyorsun Kral.. " diye mırıldandı ve kapıyı açıp içeri girdi..Normal bir oda gibi görünüyordu. Direk sağ kenara doğru ilerledi ve kılıcını çekiverdi. Kabzayı çıkık döşemeye geçiriverdi.

Hiçbirşey olmadı..

" Saçmalık bu.. " diye mırıldandı Kral ve kılıcını kınına sokarak odadan çıkmaya yeltendi. Bir anda kapı açıldı ve Kral geriye sıçradı.

" Sonunda geldin..Uyuşuk Kral.. " diye mırıldandı tanıdık bir ses.

Ardından Laeron odaya girdi..

" Hazır mısın ? "

" Neye ? "

" Bunu evet sayıyorum. "

Laeron Kral'ın alnına dokundu ve Kral gözleri kapalı yere yığıldı.

***

" Aramıza hoşgeldin Abaet.. "

Abaet gözlerini açar açmaz gözlerini kamaştıran ışıkla karşılaştı..

" Febribel adına... "

Karşısında iki demir sütun gökyüzüne doğru sallana sallana uzanıp Altından bir Aslanı sarıyordu..Aslan şeklindeki heykel kükrüyordu..

" Neler oluyor Laeron ? "

Laeron haykırdı.

" Uyuyan güzel uyandı dostlarım buraya gelin ! "

Her taraftan çıkan insanlar Kralın etrafını sardılar. İnsanların gözlerinin altı üç şerit boyayla boyanmıştı. Yukarıdan aşağıya Siyah - Kırmızı - Beyaz şeklindeydi boyalar..Hepsinin saçları uzundu.Bıyık ve sakalları yeni kesilmişti. Bakımlı görünüyorlardı.

Laeron mırıldandı.

" Dostlarımı beğendin mi ? D'ranTe süikastçileri ! "

5 Adam öne çıkıverdi.

" Buyrun Lordum " dediler tok bir sesle .

Laeron Krala fısıldadı.

" Etkileyici değil mi !? "

Ardından kıs kıs güldü.

Kral haykırdı.

" Beni neden buraya getirdiniz ? "

" Sabırsız adam. " dedi Laeron " Sabır yoksunu ! "

" Her neyse.. " diye devam etti. " Uzatmayalım madem öyle..Biz hikayelerdeki iyileriz , destanlardaki kahramanlar , iyi niyetli katiller. Kötü olan herşeye nefret duyarız..Aynı sen değil mi Kral ? "

Ardından üç adam öne çıkıverdi.

Birinin elinde zümrüt bir kolye , diğerinde bir yüzük ve diğerinde bir hançer vardı..

" Ataların.. " diye mırıldandı Laeron.. " Bizim örgütümüzdenlerdi..Seni bu yüzden buraya getirdik..Miraslarını devir alman ve onların izinde ilerlemen için..Onlar yıllar önce ölürken , ruhlarını en değerli eşyalarına gizlediler..Kalwareth gücünü topladığında Eûled onları kurtarabilsin diye.. "

" Eûled ? O da ne " diye karşılık verdi Kral.

" Kurtarıcı.. " diye yanıtladı Laeron. " Zamanı geldiğinde iyiliği kötülüğe karşı kullanan..Eûled..Kara Lisanda Kurtarıcı demektir ve adı Lanetlidir..Bunun Febribel dilindeki karşılığı ise..Sence nedir ? "

" Nedir ? "

" Abaet.. "

Birden bir suskunluk oluştu..

Laeron devam etti. " Bu görev sana Tanrı tarafından verilmiştir..Kötüyü kovmak senin görevindir..Süikast Lordu.. " Laeron hariç herkes Kralın önünde diz çöktü.

" Bizden oluyor musun ? Eûled , Kurtarıcı !? "

" Banperoth'u öldürmeseydin bunların hiçbirine inanmazdım ama gücünü bana kanıtladın..Ben varım.. " dedi Kral..

Laeron kınından süslü bir hançer çıkardı ve Krala uzattı.

" Üst yanağına bir çizik at.. "

Kral ne yapacağını biliyordu sanki , içinden bir ses bunu söylüyordu..

Bıçağı aldı ve gözlerinin altına birer çizik attı. Kanların sızdığı çiziklerle birlikte kalabalık ayağa kalkıp haykırdı.

" Yaşasın Eûled ! "

11 Mart 2010 Perşembe

Not - Yeni Bölüm

Tekrardan merhabalar Serpentia sakinleri ,

Öncelikle bloguma bakma zahmetini gösterdiğiniz için çok teşekkürler..Yeni bölümü henüz yazamadım zira fazlasıyla meşgulüm. Oyunlar , Dersler vs. Tabii bir de elimi sakatlamam var , bir haftadır spora bile gidemiyorum pörsüyeceğim bu gidişle ( Uygar anladın sen :D )

Her neyse..Kısa bir süre sonra SE-6 karşınızda..

Saygılar Sevgiler veya Sevgiler Saygılar..

Siz hangisini seçerseniz..

İyi akşamlar

25 Şubat 2010 Perşembe

Efsane 5 - Sayfa 2

Sayfa 2 ,

Alnına damlayan damlalarla uyandı kral. Hızla irkildi. Başının yanında gördüğü meşaleyi almaya karar verdi elini uzatır uzatmazsa yapışıp kaldı.

" Febribel adına.. " diye mırıldandı. " Bu da ne böyle ? "

Elini çekmeye çalıştı ama başaramadı.

" Lanet olsun.. "

Tek eli yapışmış bir halde duran kral birden kapı gıcırtısına benzeyen bir ses duydu , sırtını duvara vererek durmaya çalıştı. İçeriye giren gölgeyi görebiliyordu. Gölge elini boynuna attı ve sapsarı bir madalyon çıkardı. Karanlığın içinde sapsarı parlıyordu , ışığı tüm odaya yayıldı. Birden elinin yapıştığı sıvı ona cevap verircesine parıldadı. Kral acı bir çığlık atıp yere kapaklandı. Etraf aydınlandı gölge kapşonunu geriye attı ve hızla koşup Kralın yanına eğildi.

" Şükürler olsun..Sonunda buldum.. " Ardından eline bakarak. " Elin yandığı için üzgünüm birkaç saniye daha bekleseydim kan dolaşımın durabilirdi. "

Kralın gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Afallamıştı belliydi. " Sen de kimsin ? "

" Yüzlerce adım var ama burada birbirimizi çağırmaya ihtiyacımız olmayacak. Burada ayrı kişiler değiliz , sadece birkaç gölgeyiz..Her neyse.. " Kapıya yöneldi. " Beni izle.. "

Kral " Pekala " dercesine başını salladı.

Adam geriye döndü " Bu arada unutmadan.. " Pelerinini hafifçe araladı ve içinden kınına koyulmuş bir kılıç fırlattı ardından gözünü kırptı.

Kral birşey demedi..

***

" Nereye gidiyoruz ? "

" Gidiyoruz işte bir şikayetin mi var ? "

" Nereye gittiğimizi bilmek istiyorum. "

" Çok soru soruyorsun genç Kral... "

***

" Sonunda.. " diye mırıldandı Abaet kendini bir taşın üzerine atıverdi. " Yorulmuşum.. "

Adam cevap vermedi ama kapişonunu tekrardan geriye attı Bembeyaz saçları ve yıpranmış yüzü ilk kez dikkatini çekmişti.. " Dinle beni.. "

Abaet doğruldu. " Önce sen beni dinle "

Adam parmağını şıklattı , Kral anında buz kesip dondu. Tüm vücudu maviye boyanmasına rağmen sadece kulakları normal rengindeydi.

" Daha iyi.. " diye mırıldandı adam.

" Beni dinle..Uzun zamandır senin peşindeyim..Sonunda buldum ve zaman kaybedip yakalanmak istiyorsun. Önlemimin sebebi budur saygısız bir züppe olduğumu düşünme Kral. " Ayağa kalktı. "
D'ranTe örgütünün lideriyim..Daha önce duymadığını biliyorum. Bizi bizden başka kimse bilmez..Kalwareth bile..Ahaha. Lanet olası yılan kafa..Her neyse...Dediğim gibi bizi bizden başkası bilmez..Bunu dediğime göre artık sende bizden oluyorsun..Sınavı hatırlıyor musun ? Buraya gelme sebebini...Yakının olan kimseye söylemediğin amacını gerçekleştirmek için buraya geldiğin ? Yeterince açtım sanırım..Üzgünüm Abaet ama bugün değil..Yaptığı ağ büyüsüyle seni sınava sokan ve enerjisiyle bu zamanda yaşadığın büyücüyü hatırlıyor musun ? "

Yüzü buruştu.

" Banperoth ve askerleri sen bu zamana geldikten birkaç saat sonra tapınağı bastılar..İhtiyar büyücünü yakaladılar ve tam öldürecekken ben buraya geldim..Burada geçirdiğin her bir saat oradaki bir dakikaya eşittir. Anlayacağın öldü ölecek..Demek istediğim o ölünce zamanına geri geleceksin. Enerjisi bitince burada yaşayamassın ve daha kötüsü iki zamanın arasına kısılıp kalabilirsin. Düşünsene bir gün Adorra ile Flört ediyosun sonraki günse evlisin sonraki gün yine geri dönüp evlilik teklifi ediyorsun.. "

Bıyıklarının ardından gülümsedi.

" Her neyse..Zamanına dönünce bizi bul..Başkentini hala hatırlıyorsun değil mi ? Mavi Ay Hanı..4 Numara , odanın sağ alt köşesindeki tahta döşemelerden biri biraz dışa doğru çıkıktır..Bitiştiği yere kılıcının kabzasıyla sertçe vur , keskin tarafla değil unutma.. "

Parmağını tekrar şaklattı.

Abaet tam konuşacaktı ki adam tekrar konuştu..

" Şş..İnanmayabilirsin ama birazdan zamanımıza döneceğiz..Hazırlan..Tapınağın ortasına döndüğümüz anda bizi ne bekleyeceğini bilemeyiz..Savaşa hazırlan. "

Ardından pelerinini hızla kapattı ve elini Abaetin omzuna koydu..

" Elveda İhtiyar Büyücü.. "

Bir anda ortalık bembeyaz oldu ve Abaet gözlerini kapatıp açana kadar kendini tapınağın içerisinde buldu.. Yabancı gelmeyen bir ses duydu..

" ATEŞ ! "

Abae üzerine gelen oklardan kenara atlayarak kurtuldu.

" Banperoth dur ! "

" Kılıçlar..Hücum.. "

Ve 3 asker kralın üstüne atıldı..

Hızla kılıcını çeken kral ilk askerin kılıcını savuşturup sırtına uzun bir çizik bıraktı. İkinci kılıçlıdan kenara kaçarak kurtuldu ve üçüncüyü omuz atarak yere düşürdü. İkinci asker hızla üzerine atılıp başına doğru kılıcını salladı. Kral hızla eğilip askerin karnının ortasına kılıcını çaldı. Ardından çıkarır çıkarmaz dönüp üçüncü askerin miğferini parçaladı. Al bir alev parladı..

" Sıradaki sen misin Banperoth ? "

Banperoth Sol elini havaya kaldırdı. Sağ elindeyse kılıcı vardı.

" Hayır..Sensin.. "

Sağ elindeki kılıcı Krala çevirdi ve anlaması zor birkaç sözcük mırıldandı..Birden bir fırtına sesi duyuldu. Şimşekler çaktı ve çakan dördüncü şimşek tapınağın tavanını delip Banperoth'un elinde dönmeye başladı.

" Elveda Kral.. "

Şimşek birden mavi bir enerji kütlesine dönüşerek Banperoth'un içine girdi. Kollarından geçerek Kılıcın kınına ulaştı ve hızla kılıcın ucundan fırlayıverdi...

Kral kılıcını önüne tutup bekledi..Birden muhteşem kuvvetli bir ses duyuverdi..Gözlerini açtı. Daha birkaç dakika önce karşılaştığı adam süzülerek önüne indi..Pelerini parçalanmış kaşı açılmıştı..Burnundan kanlar akıyordu..

Banperoth pis pis sırıttı. " Biri seni iyi benzetmiş olmalı..D'ranTe'ydi değil mi ? Sizin şu küçük evcilik örgütünüz..Komik.. "

Abaet atıldı. " Hani sizi sizden olmayanlar bilemezdi.. "

Adam sessizce mırıldandı. " Bir zamanlar bizden olanlar hariç.. "

" Üzgünüm Laeron..Ölme vakti ! "

Bir şimşek daha iniverdi yeryüzüne..Tam Kralla Laeron'un üzerine..

Kral birden kendini kızıl bir enerji küresinin içinde buldu.

Laeron konuştu. " Korkma dostum , bu büyü iyileri korur.. "

Ciddende ortalıkta gözüken iyilerin hepsi buradaydı..Birden gözü yerdeki birine çarptı...Hızla yanına koşup eğildi..

" Drakar ! "

Yaşlı büyücü cevap vermedi..Nefes almıyordu..Birden cesetten yeşil taneler dökülmeye başladı..Zamanla gitgide arttı ve birden tüm vücut toz oldu..

Laeron hızlıca konuşuyordu. " Kalwareth'in zehiri evlat..Şimdi vakti değil geri çekil.. "

Ve enerji kütlesi dağılıverdi..

Banperoth şaşkınlıkla geriledi.

" Nasıl !? "

Laeron haykırdı. " Böyle ! "

Gözleri kızıla büründü üzerindeki beyaz pelerinin paçaları havalanıp kan kırmızısı rengini aldı. Kollarını yavaşça öne ilerletti ve ani bir hareketle savurdu.

Ellerinden çıkan iki alev dalgası ileri fırlayıverdi. Birbirlerini sararak ilerlerken Banperoth'un dehşet dolu yüzünün karşısında Laeron'un gülümsemesi vardı. Öyle bir gülümsemeydi ki bu Kral bile ürktü..Alınan bir intikamın gülümsemesiydi bu..

Banperoth son sözlerini bile söyleyemeden havalandı , arkasındaki duvarı kırarak yere kapaklandı..Pelerini ve zırhı tutuştu , acı dolu bir çığlık attı ve birden parçalanarak dağılıverdi.Birkaç saniye önce kırdığı duvarsa üzerine devriliverdi..Bir toz bulutu havaya kalktı

Laeron arkasına döndü..

" Dediklerimi unutma.. "

Ve tapınağın tavanındaki delikten yansıyan Ay Işığına bakarken yok oluverdi..

11 Şubat 2010 Perşembe

Kararlar

Az önce yıldırım hızıyla aklımdan geçen bir düşünceyle diyorum ki iyiki eski arkadaşlıkların çoğunu silmişim..Önce arkadaş gibi görünen ancak başımıza birşey gelince saf rolü oynayan yılanları aklımdan da siliyorum artık. Bu mesajı kimseye lanet okumak için yazmadım zaten isim vermeye de niyetli değilim onlar kendilerini biliyorlar. Bu mesajı yazmaktaki amacım ;

Siz siz olun yüzyüze tanımadığınız birine güvenmeyin. Nette bir insanı kandırmak kadar kolay birşey olamayacağını ben bu yılanlardan öğrendim..Tabii birde yaptığı tüm iyilikleri tek bir aptallıkla yok edenler var..Lanet olsun...Keşke onları hiç tanımasaydım...

Hikayeye gelince Sayfa 2 haftasonu sizlerle..

Saygılar

27 Ocak 2010 Çarşamba

Serpentia Efsaneleri - 5

Serpentia Efsaneleri - 5
Sayfa 1

Birden gözlerini açıverdi...Karanlık...Çürük kokusu..

" Neredeyim ben !? "

Yavaşça doğruldu , elini paralel iki sütundan birine yasladı. Üzerinde sadece geyik derisi pantolonu vardı. Geyik derisi mi !? Buda iğrençti. Çünkü bir kral asla Geyik derisi giymezdi.

" Her neyse.. " diye mırıldandı.

Yavaşça ilerlemeye başladı. Önünü göremediğinden yavaş adımlar atıyordu. İlerledikçe ilerliyor çürük kokusu artıyordu. İleride bir meşale gördüğünü sandı. İlerledi..İlerledi...Meşalenin yanına sokulduğu sırada önünde bir surat belirdi. Hızla meşaleyi kapıp başının etrafında salladı.

" Uyanmış ! Uyanmış ! "

Ve meşaleyi Kral'ın başına indirdi..

***

" Hey...Beni duyuyor musun ? Hey !! "

Kral'ın gözleri yavaşça açıldı. Başucunda mırıldayan bir kadındı.

" Neredeyim ben.. " diye mırıldanabildi Kral. Daha gür konuşacak gücü yoktu..

" Nerede olduğumuzu kimse bilmez , bilsede ölürler.. " diye güldü kadın. Ardından yerden çamurla kirlenmiş bir bez aldı Abaet'in alnına sürdü. Alnı şişti..

Kral yavaşça doğruldu. Kadın ayağa kalkmasına yardım etti. Ardından kolundan tutup birkaç insanın yanına götürdü. Küçük yuvarlak bir masanın etrafında beş kişi oturuyorlardı.

" ... Galenso sol tarafı tutarken biz sağ taraftan kaçacağız ardından ben geri dönüp onu alacağım.. "

" Merhabalar.. " diyerek selam verdi Abaet.

Adamlar yavaşça başlarına çevirdiler az önce konuşan yine konuşmaya başladı.

" Al işte ! Kurtaracak biri daha mı !? Bu hafta buraya gelen 3. kişi bu Adorra ! "

Adorra mı ? Kral şaşkına dönmüştü.. Eşini nasıl tanıyamamıştı , bu gözlerinin bir oyunu muydu yoksa sadece isim benzerliği miydi ? Sanmıyordu..

Kral düşünürken kapı çarpılarak açıldı. İçeriye üç kişi girdi ancak kral yüzlerini göremiyordu. Kadını iki kolundan tutup sürüklemeye başladılar. Kadın çığlıklar atarken Kral adamlara atıldı. Birini yere yıktı , ikincisi Kralı tutmaya çalıştı ancak kral kalkıp bir yumruk da ona savurdu. İki adam yere yığılmışken üçüncüsü tek yumrukla kralı yere yığdı.

" Seninle sonra görüşeceğiz... " diye böğürdü ve dışarı çıktı..

Diğer iki asker birer tekme daha atıp kapıyı kapattılar. Adamlardan biri kralın yanına eğildi.

" Delirdin mi sen !? "

Kral cevap veremeyecek kadar yorgundu. Üstüne üstlük harcanmıştı..Yeniden uyumak için gözlerini yumdu..Bu daha sadece birinci gündü...

*Sayfa 2 yakında..

9 Ocak 2010 Cumartesi

Duyuru

Netle olan ilişkilerimin çoğunu kestiğime göre artık yeni bölüm geliyor. En geç 1-2 güne yazacağım. Beklemede kalın...

Serpentia Efsaneleri 5
Coming Soon :P :D