tag:blogger.com,1999:blog-62565665065722020142024-02-20T14:35:07.308-08:00Day Of Punishment ﻼ UnforgivenSerpentia Efsaneleri Devam ediyor...Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.comBlogger19125tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-78687774343163167282011-12-13T10:04:00.000-08:002011-12-13T10:05:35.152-08:00Yeni Blog !Yeni blog açılmıştır. Buradan devam edeceğiz arkadaşlar.<br /><br /><a href="http://warzonewizard.blogspot.com/">http://warzonewizard.blogspot.com/</a>Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-73315178237930823292010-11-05T16:25:00.001-07:002010-11-05T16:25:48.419-07:00Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-17668208157538365312010-06-15T11:05:00.000-07:002010-06-15T11:29:26.595-07:00Serpentia Efsaneleri - 9" Yürüyün ahmaklar ! " diye haykırdı adam.<br /><br />Elindeki kırbacı havada şaklattıktan sonra önüne şiddetli bir bakış attı. Birkaç kölenin yanında yürüyordu asker..Devasa bir kampın içerisinde ilerliyorlardı. Etrafına bakındı , sonra devam etti. Yanındaki askere döndü.<br /><br />" Gördün mü Kral..Kuşkulanmadılar bile.. "<br /><br />Kral gülümsedi..<br /><br />***<br /><br />" İşte cephanelik..Zehiri buradan temin edeceğiz.. " diye fısıldadı Laeron ardından yanındaki adama elini uzattı. Adam Laeron'a Drasar'ını verdi. Ardından Laeron kendi silahını da çıkardı..Yanındaki adama fısıldadı.<br /><br />" Başlıyoruz. "<br /><br />Laeron açığa çıktı ve askerlerin karşısında yavaşça ilerledi. Askerler birbirlerine bakındıktan sonra adama seslendiler.<br /><br />" Neden buradasın ? "<br /><br />Laeron adamlara sert bir bakış attı ve Drasarları eline aldı. Bu efsanevi silahları gören askerlerin gözleri bir çığ gibi büyüdü..Bir çığlık bile atamadan çıktı Drasarlar Laeron'un elinden ve adamların boyunlarını sıkmaya başladı. Tam çığlık atacakken askerler , yandan iki süikastçi gelip askerlerin ağızlarını kapadılar. " Tüm Zehri alın..Patlayıcılar kalsın. " dedi Laeron ve Cephaneliğin kapısında dikilmeye başladı. Ardından cesetlere ellerini uzattı ve birkaç söz söyledi..<br /><br />***<br /><br />" Duman buradan geliyordu efendim.. " dedi asker ve yanındakine yerde yanmış cesetleri gösterdi. Yaklaşık elli asker vardı Cephaneliğin karşısında..Kampın çeyreği dumanı görüp oraya koşturmuş olmalıydı. Hepsinin zırhlarında özenle oyulmuş " S " harfi mevcuttu ama en başlarındaki adamın arması daha büyük ve parlaktı. Siyahın üzerine kırmızı şeritlerle oluşmuş basit Serpentia Asker zırhından farklıydı bu..Kırmızı şeritlerin yerine sarı sarı parlayan altınlar almıştı..Komutan olduğu anlaşılan adam diğerlerine seslendi. " Cephaneliğe bakın.. " Yaklaşık on adam kılıçlarını çekip cephaneliğe daldılar..İçeriden bir feryat duyuldu.. " Efendim ! "<br /><br />***<br /><br />Laeron fısıldadı.." Sıra sende.. "<br /><br />Abaet elini geriye çekti ve birden Cephaneliğe doğru savurdu. Ardından başka bir çatıda olan biteni izleyecekti..Elinden çıkan alev hızla ilerleyerek cephaneliğin tavanına düştü. Birden alev alan cephanelik bir anda patlayıverdi. İçerideki askerlerin parçalarıyla birlikte dışarıda kalan kırk adam geriye savruldu. Tam bir can pazarı yaşandı. Cesetler çadırların üzerlerine düştü ve bezleri yırttı. Kızmış zırh parçaları askerlerin yüzüne birdaha çıkmamak üzere yapıştı. Abaet'in hemen yanına ise altından bir eldiven düştü..<br /><br />" Çıkıyoruz. " dedi Laeron ardından süikastçiler önlerine geleni öldürerek kampı terkettiler...Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-39865222671897478142010-05-14T07:44:00.000-07:002010-05-14T07:46:08.680-07:00Not - Yeni BölümlerMerhabalar Serpentia'nın Hür İnsanları !<br /><br />Yeni bölümleri yazmaya devam ediyorum hatta hızım o kadar arttı ki haftada en az 2 bölüm yazıyorum. Şu anda elimde yazdığım ama yayınlamadığım bir bölüm var. Zamanını bekliyorum. Zira şu anda hikayemi okuyan çoğu kişi ya ortada yok yada ders çalışıyor. Yazın nereden baksanız her Cuma akşamı bir yeni bölüm gelecektir. Şimdiden iyi okumalar..<br /><br />Saygılar sevgiler vs. vs.Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-50181400588284271662010-05-11T13:04:00.000-07:002010-06-14T10:14:59.227-07:00Serpentia Efsaneleri - 8Denizde yolculuk hızla sürüyordu. Az önceki lider yeniden çıkmıştı ortaya. Denizi seyrediyordu.<br /><br />" Krambor ! " diye haykırdı adam ona doğru yaklaşarak. " Epey yaklaştığımıza göre ne yapmaya çalışıtığımızı söyleyebilirsin artık. "<br /><br />Adam bir süre daha denizi izledi ardından gözlerini kapattı. " Önce erzakları alacağız general..Ardından belki anlatırım. "<br /><br />Yağmur durmuştu artık. Ortalıkta ne bir nem var ne de su..Tabii denizi saymassak..Susuzluktan kıvranan tayfa çıldırıyordu..Bir süre sonra bağırdı gözcü. Parmaklarını Güneşe doğru uzattı.<br /><br />" Hedef tam karşıda ! On dakikaya oradayız. "<br /><br />Krambor tayfaya döndü. " Hazırlanın. " Ardından kalkanına bağlı baltasını kaldırdı. " Kan dökeceğiz.. "<br /><br />Yandan biri fırlayıverdi. " Kendi insanlarımızın kanını mı ? "<br /><br />Krambor adama şimşek gibi bir bakış attı. " Bana hizmet etmiyor musun !? "<br /><br />Adam başını eğerek geri çekildi.<br /><br />" Artık Kalwareth'e bağlıyız !..Anlatmanın vaktidir.. "<br /><br />Derin bir nefes aldı ve baltasını hazır tuttu. Mürettebat pür dikkat kesildi.<br /><br />" Taeron Krallığına bağlıydık.. " diye mırıldandı. " Düne kadar..Dün bana bir haberci geldi. Rüyamda simsiyah bir karga gördüm. " Gözleri Parladı. " Karga elime konuyordu. Ben iteklemeye çalıştıkça elime büyük kesikler açıyor , kanatıyordu. O Kalwareth'in elçisiydi , Kalwareth'e karşı çıkarsam zarar göreceğimi anlatıyordu. Ardından kaderimi kabullendim ve karşı koymayı bıraktım. Başımı hafifçe eğdim. Birden gözlerinden altınlar dökülmeye başladı. Karga yokoldu ve yerini altınlara bıraktı. Kapı açıldı ve odaya kadınlar girdi. "<br /><br />Baltasını kaldırdı.<br /><br />" Ödüllendirileceğiz dostlarım ! " Ardından yaklaşılan köye döndü. " Hücum ! "<br /><br />Tüm askerler bir anda gemiden atlayıverdiler. Köye koşa koşa girdiler ve baltalarını önüne gelene salladılar. Bir anda ortamı kaos sardı. Adamlar gözlerinde kan dökme arzusuyla sallıyorlardı baltalarını.<br /><br />Krambor'un önüne iki çocuk fırlayıverdi. Doğuştan gelen bir arkadaşlık vardı sanki aralarında ikiside birbiri için ölmeye hazır gibiydi. Önce biri fırladı ardından diğeri.<br /><br />Krambor ilkinin saldırısını kılıcıyla blokladı ve kafasına kalkanını geçirdi. Tok bir ses çıktı ve yüzüne kan sıçradı. Diğer çocuk hızla üzerine atıldı. Onaysa bir tekme atıp yere düşürdü , ardından sırtından aldığı bir fırlatma baltasını göğsüne yapıştırdı..<br /><br />Köyün erkekleri tükenmişti ve kadınlar ele geçirilmişti. Krambor bir zafer çığlığı attı. Ardından yağmur başladı..<br /><br />***<br /><br />O gece bir rüya daha gördü Krambor. " Engin denizi seyrederken Karga geliyordu. Gagasında birşey taşıyordu. Krambor hızla uzandı Altın olmalıydı bu ! Ona uzanmaya çalışırken karga yükseldi ve ağzını boşalttı. Havada süzülen yük hızlıca Krambor'un avcunu düştü. Bu bir madalyondu. Üzerinde yazan yazılar şu şekildeydi.<br /><br />" Ödüllendirileceksin..Durma..İnsanları kışkırt.. "<br /><br />Bir anda karga karşısında belirdi. Konuşabiliyordu.<br /><br />" İnsanlar aptaldır ! " diye mırıldandı. " Saflıklarından yararlan..Onlara bir amaç ver ve uğrunda savaşsınlar..Kalwareth'e hizmet et.. "<br /><br />Ardından uçup gitti...<br /><br />***<br /><br />Sıradaki bölüm 15 Haziran Salı Akşamı.Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-4099344719665207572010-05-05T13:26:00.000-07:002010-05-05T14:05:12.157-07:00Serpentia Efsaneleri - 7" Asılın Küreklere ! "<br /><br />Adam şiddetle haykırmıştı , öyleydi ki askerlerin tüyleri diken diken olmuştu. Burnu dik uzun bir gemi ile Okyanusu geçiyorlardı..Serpentia'nın arkadasında ki bilinmeyen Okyanusların insanlarıydı bunlar..Barbarlar..<br /><br />Bir adam liderleri gibi görünen iri adamın üzerine atıldı.<br /><br />" Kadın yoksa rom ! "<br /><br />Lider sessiz kaldı.<br /><br />" Rom yoksa kürek de yok ! " diye gülümsedi adam. Başını hafifçe öne uzattı ve pis gülümsemesini adamın görmesini umdu. Adamlar birer birer başkaldırdı. Rom ! Rom ! diye haykırıyorlardı.<br /><br />Lider büyük bir savaş çığlığı attı ve sırtında asılı duran baltayı alıp adamı bir kağıt gibi ortadan ikiye ayırıverdi. Ceset iki parça halinde düştü ve deniz suyunu sıçrattı.<br /><br />Lider haykırdı. " Başka itirazı olan ? "<br /><br />Adamlar birer birer oturup işlerine devam etti. Lider yüzünü ekşitip onun kadar iri ama biraz daha kısa olan aynı giyimli birinin yanına gitti.<br /><br />" Sefiller.. " diye mırıldandı.. " Bu kadar adamla iki Yılan Adamı bile deviremeyiz.. "<br /><br />" Olabilir.. " diye mırıldandı adam. " Birkaç fersah ötede bir köy var..Yiğitlikleri ile tanınırlar..Oraya gidebiliriz. Ya birkaç gönüllü buluruz. Ya da.. "<br /><br />Liderin yüzüne büyük bir sırıtma yayıldı " Kadınlar ! Rom ! "<br /><br />" Aynen öyle " diye mırıldandı adam. Lider sevinçle arkasını dönüp iskeleye uzandı.<br /><br />" Gelince beni uyandır ! "<br /><br />" Çok beklersin ! "<br /><br />Gülüştüler ve uykuya daldılar..<br /><br />***<br /><br />" Haydi Kral..Yola çıkma vakti.. "<br /><br />Laeron elindeki sırt çantasına bir tatar yayını sıkıştırdı. Ardından eline aldığı silahı Krala uzattı.<br /><br />" Bizden biri olacaksan..Bundan kullanman gerekir.. "<br /><br />Silah normal bir kılıç gibi gözükmüyordu. Kını metalden değil plastikten gibiydi. Kral silahı eline aldı. Gittikçe körleşen bir kılıç gibiydi , ucunda büyükçe bir kanca vardı. Ölümcül noktası bu olmalıydı.<br /><br />" Kınını eline bağla. "<br /><br />Kral plastiğe benzeyen kını aldı ve eline geçirdi , dört bir yandan bağladı ardından küçük tutacağından tuttu.<br /><br />Laeron silahını eline aldı.<br /><br />" Bunun adı Drasar..Cerulian'da görebileceğin en ölümcül silahtır..Ucundaki kanca birkaç büyülü sözcük ile açılır ve içinden kalın bir halat şeridi fırlar..Süikast için idealdir çünkü karşıdaki ses çıkarmadan bayılıverir. Normal bir şekilde sapladığın halde kanca rakibine zehir salar..Atalarımız normal insanları öldüren zehir kullanırlardı. Ancak biz bu zehri değiştirmeye karar verdik. Serpentia'nın giriş kampında bulunan bir zehir ile bu zehirleri değiştireceğiz. Serpentia'nın zehri ilginçtir. Normal bir insan o zehre bulaşırsa Yılana dönüşür ancak bir yılan adamı zehirlersen..Normal bir insana dönüşür ve iradesi yerine gelir.. "<br /><br />Tam bu sırada Laeronun yanına bir adam koşarak geldi. Üzerinde simsiyah bir giysi vardı. Ne dar ne boldu. Giysinin Kalp hizasına gelen bölümlerinde " Dn " şeklinde bir amblem işlenmişti. Kan kırmızısıydı.<br /><br />" Hazırız efendim. "<br /><br />Laeron yanıtladı. " Güzel..Herkes kapının önünde beklesin..Yola çıkıyoruz.. "<br /><br />Adam Krala döndü ama eğilmedi. Kral buna şaşırmıştı. " Ben Trubar. "<br /><br />Kral adamın uzattığı elini sıktı. " Memnun oldum Trubar. "<br /><br />Adam kapıya doğru yana koyuldu. Laeron ona doğru eğilip fısıldadı<br /><br />" Drante Süikastçileri kimsenin önünde eğilmezler Kral , artık buna alışmalısın. "<br /><br />" Peki daha önceden neden eğilmişlerdi. "<br /><br />" Yeni bir üyenin önünde eğilirler. Bu bir istisnadır. Onun gelecekte ne olabileceğini bilmedikleri için güven vermek adına eğilirler. " Durakladı. " Saygı duyulan biri olmak önemli birşeydir Kral.. "<br /><br />" Ne zaman yola çıkıyoruz ? " diye mırıldandı Kral umursamaz bir tavırla.<br /><br />Laeron sinirle haykırdı. " Sabırsız velet ! " Ardından gülümsedi. " Şaka yapıyordum dostum..Şimdi.. "<br /><br />Ardından Abaetin surasına sıkı bir yumruk indirdi. Yere düşen Abaetin üzerine bir iyileştirme büyüsü yaparak kanları temizledi ve kırığı düzeltti.<br /><br />***<br /><br />Kral uyandığından bir ağaca çıkmıştı. Karşısında Serpentia Askeri kampını gördü. Etrafına baktığında Süikastçileri fark etti . Yanındaki ağaçta Laeron vardı. " Neden bana vurdun !? " diye fısıldadı Kral.<br /><br />" Güvenimizi kazanacaksın..Sonra vurmayı bırakırım. " deyip gülümsedi Laeron.<br /><br />" Size ihanet etmek istesem şu anda haykırıp tüm kampı uyandırırım ! "<br /><br />" Emin ol..Yapmak istemezsin. " Buz gibi bir bakış attı Laeron.<br /><br />Kral yayını doldurup öne uzattı.<br /><br />Sayısız çadır vardı Kampta zira bir sınır kampıydı. İyi korunuyordu. Girişteki çadırdaki iki koruma yavaşça çıkıp yürüdüler. Ve çok geçmeden arkalarına döndüler. Yaklaşık 10 atlı kampı teftiş ediyor gibiydi. En önlerinde ağır zırhlı bir adam duruyordu. Saçı yoktu ve gözlerinde anlamsız bir bakış vardı. Hızla atından indi ve karşısındaki adama bir tokat atıverdi. Adamın miğferi yere savruldu.<br /><br />Adam Komutandan eğilerek özür diledi ve yavaşça geriledi.<br /><br />Laeron mırıldandı. " Bu komutan Quason. Sınır koruyucusu..Serpentia'nın önde gelenlerindendir..Neyseki onu sadece 10 koruma ile yakaladık.. "<br /><br />Adamlarına döndü. " Başlayın.. "<br /><br />Bir anda yaklaşık 20 D'rante Süikastçisi oklarını boşalttı. Havada ıslık çalan okların hepsi hedefini buldu. İkisi korumaların başına üçü atlıların göğüs kafeslerine kalanları ise adamların kemerlerini kesip kılıçlarının düşmesine neden olmuştu..<br /><br />Büyük bir ustalık bu diye düşündü Abaet.<br /><br />Bu sırada Laeron haykırdı " Hücum ! "<br /><br />Adamlar naralarla ağaçlardan atladılar ve ikili bıçaklarını çekip saldırdılar. Komutanın korumaları da yere düşmüş kılıçları alıp saldırıya koyuldular. İlk adam kılıcını Laeron'a salladı. Laeron ikiz bıçaklarından biri ile adamın kılıcını karşıladı ve öbür bıçakla ise omzuna bir çizik attı. Laeronun yüzüne sıçrayan kan ile birlikte bir tekme daha atıp adamı devirdi. Çarpışma hızla sürüyordu , çok ses çıkarmamak için tek hamlede işi bitirmeye çalışıyorlardı. Abaet ikili bıçağı olmadığı için çektiği kılıcı ile önüne gelen adamın kılıcını karşıladı ve geri çekilip bekledi. Adam kılıcını sapladığında hızla kenara çekilip adamın üzerine çullandı. Yere düşen adamın kafasına kılıcın kını ile sertçe vuruldu. Adamın miğferi içe göçtü ve kanlar fışkırdı. Komutan etrafta olup biteni anlar anlamaz kaçmak için atını hızla çevirdi. " Deh ! " diye haykırdı. Ama tam at giderken Laeron sırtında asılı duran Drasar'ı adamın yanına fırlatıverdi. Ardından elini uzattı.<br /><br />O anda inanılmaz birşey oldu. Drasar'ın ucu parçalandı ve fışkıran halat adamın boynuna dolandı. Adam attan düştü ve at korkarak kaçmaya başladı. Laeron Drasarı aldı..<br /><br />" Gördün mü Kral ? Düşüneceksin. Drasarı attığında düşüncene göre çalışır ne düşünürsen onu yapar. Ben adamın boynunu sarmaladığını düşündüm.. "<br /><br />Kral başını salladı.<br /><br />Laeron tekrar konuştu. " Hemen zırhları giyinin. Zırh bulamayanların ellerini bağlayalım. Tutsak süsü vermek iyi olur..<br /><br />Devam edecek..Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-16554529214690617412010-03-31T10:30:00.001-07:002010-03-31T10:30:44.956-07:00Serpentia Efsaneleri - 6<span style="font-weight: bold;">Dönüş</span><br /><br />" Sonunda.. "<br /><br />Atı Usuth'un üzerinde aynı ataları gibi görünüyordu Abaet..Febribel'i kuş bakışı gören Umak Sıradağlarının göbeğinde...<br /><br />" Deh ! "<br /><br />***<br /><br />" Dur ! "<br /><br />İki asker ellerinde mızraklarıyla yolunu kesti kralın.<br /><br />" Kimsin ? Neden buradasın ? "<br /><br />" Bu kadar mı misafirperversiniz Kuzeyliler.. "<br /><br />" Kim olduğunu söyle ! "<br /><br />" Bir Ankelor gezgini , kapişonunun içinden gözlerini adama dikti. "<br /><br />Muhafız arkasını döndü.<br /><br />" Açın kapıları ! Yeni bir şaklaban daha.. "<br /><br />Kral yavaşça ilerlediİ. Uzun sokaklarla arasında hiçbirşey kalmamıştı.<br /><br />O heybetli kapıyı geçti Kral , beş yüz yılı aşkın süredir yerinde duran ve hiç kırılmamış olan o kapıyı geçti..<br /><br />Tüyleri diken diken oldu..<br /><br />**<br /><br />Karşısındaki tabelayı görür görmez durdu.<br /><br />" Mavi Ay Hanı "<br /><br />Usuth yavaşça ilerledi , kapının önüne yaklaştığı andaysa hiddetli bir çığlık attı. At çıldırmış gibiydi. Kral onu zorlukla zabdedip üzerinden atladı. Ardından kenara bağladı.<br /><br />Kapıyı açtığı anda yüzüne çarpan duman etrafını karmaşık bir hala getirdi.<br /><br />" Lanet "<br /><br />diyerek ilerliyor bir yandansa ellerini sallayıp dumanı dağıtmaya çalışıyordu. Birden önüne bir adam fırlayıverdi..Dumanları dağıtarak Kralın birkaç metre ötesindeki konsola çarptı ardından arkasına yuvarlandı.<br /><br />Kral aldırmadan ilerledi. Bir eli kılıcının kabzasındaydı. Başka bir adam önüne çıktı.<br /><br />" Ne istiyorsun !? "<br /><br />" Bir oda.. " diye yanıtladı Kral.. " 4 Numara lütfen , uğurlu sayımdır da. "<br /><br />Ardından anatharı aldı..<br /><br />" Teşekkürler. "<br /><br />Kapının önünde durdu. Karşısına baktı. Odanın kapısına kazınmış 4 rakamı onu karşılıyor gibiydi.<br /><br />" Duyduğun bir saçmalık yüzünden bunca iş yapıyorsun Kral.. " diye mırıldandı ve kapıyı açıp içeri girdi..Normal bir oda gibi görünüyordu. Direk sağ kenara doğru ilerledi ve kılıcını çekiverdi. Kabzayı çıkık döşemeye geçiriverdi.<br /><br />Hiçbirşey olmadı..<br /><br />" Saçmalık bu.. " diye mırıldandı Kral ve kılıcını kınına sokarak odadan çıkmaya yeltendi. Bir anda kapı açıldı ve Kral geriye sıçradı.<br /><br />" Sonunda geldin..Uyuşuk Kral.. " diye mırıldandı tanıdık bir ses.<br /><br />Ardından Laeron odaya girdi..<br /><br />" Hazır mısın ? "<br /><br />" Neye ? "<br /><br />" Bunu evet sayıyorum. "<br /><br />Laeron Kral'ın alnına dokundu ve Kral gözleri kapalı yere yığıldı.<br /><br />***<br /><br />" Aramıza hoşgeldin Abaet.. "<br /><br />Abaet gözlerini açar açmaz gözlerini kamaştıran ışıkla karşılaştı..<br /><br />" Febribel adına... "<br /><br />Karşısında iki demir sütun gökyüzüne doğru sallana sallana uzanıp Altından bir Aslanı sarıyordu..Aslan şeklindeki heykel kükrüyordu..<br /><br />" Neler oluyor Laeron ? "<br /><br />Laeron haykırdı.<br /><br />" Uyuyan güzel uyandı dostlarım buraya gelin ! "<br /><br />Her taraftan çıkan insanlar Kralın etrafını sardılar. İnsanların gözlerinin altı üç şerit boyayla boyanmıştı. Yukarıdan aşağıya Siyah - Kırmızı - Beyaz şeklindeydi boyalar..Hepsinin saçları uzundu.Bıyık ve sakalları yeni kesilmişti. Bakımlı görünüyorlardı.<br /><br />Laeron mırıldandı.<br /><br />" Dostlarımı beğendin mi ? D'ranTe süikastçileri ! "<br /><br />5 Adam öne çıkıverdi.<br /><br />" Buyrun Lordum " dediler tok bir sesle .<br /><br />Laeron Krala fısıldadı.<br /><br />" Etkileyici değil mi !? "<br /><br />Ardından kıs kıs güldü.<br /><br />Kral haykırdı.<br /><br />" Beni neden buraya getirdiniz ? "<br /><br />" Sabırsız adam. " dedi Laeron " Sabır yoksunu ! "<br /><br />" Her neyse.. " diye devam etti. " Uzatmayalım madem öyle..Biz hikayelerdeki iyileriz , destanlardaki kahramanlar , iyi niyetli katiller. Kötü olan herşeye nefret duyarız..Aynı sen değil mi Kral ? "<br /><br />Ardından üç adam öne çıkıverdi. <br /><br />Birinin elinde zümrüt bir kolye , diğerinde bir yüzük ve diğerinde bir hançer vardı..<br /><br />" Ataların.. " diye mırıldandı Laeron.. " Bizim örgütümüzdenlerdi..Seni bu yüzden buraya getirdik..Miraslarını devir alman ve onların izinde ilerlemen için..Onlar yıllar önce ölürken , ruhlarını en değerli eşyalarına gizlediler..Kalwareth gücünü topladığında Eûled onları kurtarabilsin diye.. "<br /><br />" Eûled ? O da ne " diye karşılık verdi Kral.<br /><br />" Kurtarıcı.. " diye yanıtladı Laeron. " Zamanı geldiğinde iyiliği kötülüğe karşı kullanan..Eûled..Kara Lisanda Kurtarıcı demektir ve adı Lanetlidir..Bunun Febribel dilindeki karşılığı ise..Sence nedir ? "<br /><br />" Nedir ? "<br /><br />" Abaet.. "<br /><br />Birden bir suskunluk oluştu..<br /><br />Laeron devam etti. " Bu görev sana Tanrı tarafından verilmiştir..Kötüyü kovmak senin görevindir..Süikast Lordu.. " Laeron hariç herkes Kralın önünde diz çöktü.<br /><br />" Bizden oluyor musun ? Eûled , Kurtarıcı !? "<br /><br />" Banperoth'u öldürmeseydin bunların hiçbirine inanmazdım ama gücünü bana kanıtladın..Ben varım.. " dedi Kral..<br /><br />Laeron kınından süslü bir hançer çıkardı ve Krala uzattı.<br /><br />" Üst yanağına bir çizik at.. "<br /><br />Kral ne yapacağını biliyordu sanki , içinden bir ses bunu söylüyordu..<br /><br />Bıçağı aldı ve gözlerinin altına birer çizik attı. Kanların sızdığı çiziklerle birlikte kalabalık ayağa kalkıp haykırdı.<br /><br />" Yaşasın Eûled ! "Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-68421429556342516052010-03-11T12:02:00.000-08:002010-03-11T12:05:14.195-08:00Not - Yeni BölümTekrardan merhabalar Serpentia sakinleri ,<br /><br />Öncelikle bloguma bakma zahmetini gösterdiğiniz için çok teşekkürler..Yeni bölümü henüz yazamadım zira fazlasıyla meşgulüm. Oyunlar , Dersler vs. Tabii bir de elimi sakatlamam var , bir haftadır spora bile gidemiyorum pörsüyeceğim bu gidişle ( Uygar anladın sen :D )<br /><br />Her neyse..Kısa bir süre sonra SE-6 karşınızda..<br /><br />Saygılar Sevgiler veya Sevgiler Saygılar..<br /><br />Siz hangisini seçerseniz..<br /><br />İyi akşamlarRocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-79372958585638763012010-02-25T11:41:00.000-08:002010-04-20T07:51:35.680-07:00Efsane 5 - Sayfa 2Sayfa 2 ,<br /><br />Alnına damlayan damlalarla uyandı kral. Hızla irkildi. Başının yanında gördüğü meşaleyi almaya karar verdi elini uzatır uzatmazsa yapışıp kaldı.<br /><br />" Febribel adına.. " diye mırıldandı. " Bu da ne böyle ? "<br /><br />Elini çekmeye çalıştı ama başaramadı.<br /><br />" Lanet olsun.. "<br /><br />Tek eli yapışmış bir halde duran kral birden kapı gıcırtısına benzeyen bir ses duydu , sırtını duvara vererek durmaya çalıştı. İçeriye giren gölgeyi görebiliyordu. Gölge elini boynuna attı ve sapsarı bir madalyon çıkardı. Karanlığın içinde sapsarı parlıyordu , ışığı tüm odaya yayıldı. Birden elinin yapıştığı sıvı ona cevap verircesine parıldadı. Kral acı bir çığlık atıp yere kapaklandı. Etraf aydınlandı gölge kapşonunu geriye attı ve hızla koşup Kralın yanına eğildi.<br /><br />" Şükürler olsun..Sonunda buldum.. " Ardından eline bakarak. " Elin yandığı için üzgünüm birkaç saniye daha bekleseydim kan dolaşımın durabilirdi. "<br /><br />Kralın gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Afallamıştı belliydi. " Sen de kimsin ? "<br /><br />" Yüzlerce adım var ama burada birbirimizi çağırmaya ihtiyacımız olmayacak. Burada ayrı kişiler değiliz , sadece birkaç gölgeyiz..Her neyse.. " Kapıya yöneldi. " Beni izle.. "<br /><br />Kral " Pekala " dercesine başını salladı.<br /><br />Adam geriye döndü " Bu arada unutmadan.. " Pelerinini hafifçe araladı ve içinden kınına koyulmuş bir kılıç fırlattı ardından gözünü kırptı.<br /><br />Kral birşey demedi..<br /><br />***<br /><br />" Nereye gidiyoruz ? "<br /><br />" Gidiyoruz işte bir şikayetin mi var ? "<br /><br />" Nereye gittiğimizi bilmek istiyorum. "<br /><br />" Çok soru soruyorsun genç Kral... "<br /><br />***<br /><br />" Sonunda.. " diye mırıldandı Abaet kendini bir taşın üzerine atıverdi. " Yorulmuşum.. "<br /><br />Adam cevap vermedi ama kapişonunu tekrardan geriye attı Bembeyaz saçları ve yıpranmış yüzü ilk kez dikkatini çekmişti.. " Dinle beni.. "<br /><br />Abaet doğruldu. " Önce sen beni dinle "<br /><br />Adam parmağını şıklattı , Kral anında buz kesip dondu. Tüm vücudu maviye boyanmasına rağmen sadece kulakları normal rengindeydi.<br /><br />" Daha iyi.. " diye mırıldandı adam.<br /><br />" Beni dinle..Uzun zamandır senin peşindeyim..Sonunda buldum ve zaman kaybedip yakalanmak istiyorsun. Önlemimin sebebi budur saygısız bir züppe olduğumu düşünme Kral. " Ayağa kalktı. "<br />D'ranTe örgütünün lideriyim..Daha önce duymadığını biliyorum. Bizi bizden başka kimse bilmez..Kalwareth bile..Ahaha. Lanet olası yılan kafa..Her neyse...Dediğim gibi bizi bizden başkası bilmez..Bunu dediğime göre artık sende bizden oluyorsun..Sınavı hatırlıyor musun ? Buraya gelme sebebini...Yakının olan kimseye söylemediğin amacını gerçekleştirmek için buraya geldiğin ? Yeterince açtım sanırım..Üzgünüm Abaet ama bugün değil..Yaptığı ağ büyüsüyle seni sınava sokan ve enerjisiyle bu zamanda yaşadığın büyücüyü hatırlıyor musun ? "<br /><br />Yüzü buruştu.<br /><br />" Banperoth ve askerleri sen bu zamana geldikten birkaç saat sonra tapınağı bastılar..İhtiyar büyücünü yakaladılar ve tam öldürecekken ben buraya geldim..Burada geçirdiğin her bir saat oradaki bir dakikaya eşittir. Anlayacağın öldü ölecek..Demek istediğim o ölünce zamanına geri geleceksin. Enerjisi bitince burada yaşayamassın ve daha kötüsü iki zamanın arasına kısılıp kalabilirsin. Düşünsene bir gün Adorra ile Flört ediyosun sonraki günse evlisin sonraki gün yine geri dönüp evlilik teklifi ediyorsun.. "<br /><br />Bıyıklarının ardından gülümsedi.<br /><br />" Her neyse..Zamanına dönünce bizi bul..Başkentini hala hatırlıyorsun değil mi ? Mavi Ay Hanı..4 Numara , odanın sağ alt köşesindeki tahta döşemelerden biri biraz dışa doğru çıkıktır..Bitiştiği yere kılıcının kabzasıyla sertçe vur , keskin tarafla değil unutma.. "<br /><br />Parmağını tekrar şaklattı.<br /><br />Abaet tam konuşacaktı ki adam tekrar konuştu..<br /><br />" Şş..İnanmayabilirsin ama birazdan zamanımıza döneceğiz..Hazırlan..Tapınağın ortasına döndüğümüz anda bizi ne bekleyeceğini bilemeyiz..Savaşa hazırlan. "<br /><br />Ardından pelerinini hızla kapattı ve elini Abaetin omzuna koydu..<br /><br />" Elveda İhtiyar Büyücü.. "<br /><br />Bir anda ortalık bembeyaz oldu ve Abaet gözlerini kapatıp açana kadar kendini tapınağın içerisinde buldu.. Yabancı gelmeyen bir ses duydu..<br /><br />" ATEŞ ! "<br /><br />Abae üzerine gelen oklardan kenara atlayarak kurtuldu.<br /><br />" Banperoth dur ! "<br /><br />" Kılıçlar..Hücum.. "<br /><br />Ve 3 asker kralın üstüne atıldı..<br /><br />Hızla kılıcını çeken kral ilk askerin kılıcını savuşturup sırtına uzun bir çizik bıraktı. İkinci kılıçlıdan kenara kaçarak kurtuldu ve üçüncüyü omuz atarak yere düşürdü. İkinci asker hızla üzerine atılıp başına doğru kılıcını salladı. Kral hızla eğilip askerin karnının ortasına kılıcını çaldı. Ardından çıkarır çıkarmaz dönüp üçüncü askerin miğferini parçaladı. Al bir alev parladı..<br /><br />" Sıradaki sen misin Banperoth ? "<br /><br />Banperoth Sol elini havaya kaldırdı. Sağ elindeyse kılıcı vardı.<br /><br />" Hayır..Sensin.. "<br /><br />Sağ elindeki kılıcı Krala çevirdi ve anlaması zor birkaç sözcük mırıldandı..Birden bir fırtına sesi duyuldu. Şimşekler çaktı ve çakan dördüncü şimşek tapınağın tavanını delip Banperoth'un elinde dönmeye başladı.<br /><br />" Elveda Kral.. "<br /><br />Şimşek birden mavi bir enerji kütlesine dönüşerek Banperoth'un içine girdi. Kollarından geçerek Kılıcın kınına ulaştı ve hızla kılıcın ucundan fırlayıverdi...<br /><br />Kral kılıcını önüne tutup bekledi..Birden muhteşem kuvvetli bir ses duyuverdi..Gözlerini açtı. Daha birkaç dakika önce karşılaştığı adam süzülerek önüne indi..Pelerini parçalanmış kaşı açılmıştı..Burnundan kanlar akıyordu..<br /><br />Banperoth pis pis sırıttı. " Biri seni iyi benzetmiş olmalı..D'ranTe'ydi değil mi ? Sizin şu küçük evcilik örgütünüz..Komik.. "<br /><br />Abaet atıldı. " Hani sizi sizden olmayanlar bilemezdi.. "<br /><br />Adam sessizce mırıldandı. " Bir zamanlar bizden olanlar hariç.. "<br /><br />" Üzgünüm Laeron..Ölme vakti ! "<br /><br />Bir şimşek daha iniverdi yeryüzüne..Tam Kralla Laeron'un üzerine..<br /><br />Kral birden kendini kızıl bir enerji küresinin içinde buldu.<br /><br />Laeron konuştu. " Korkma dostum , bu büyü iyileri korur.. "<br /><br />Ciddende ortalıkta gözüken iyilerin hepsi buradaydı..Birden gözü yerdeki birine çarptı...Hızla yanına koşup eğildi..<br /><br />" Drakar ! "<br /><br />Yaşlı büyücü cevap vermedi..Nefes almıyordu..Birden cesetten yeşil taneler dökülmeye başladı..Zamanla gitgide arttı ve birden tüm vücut toz oldu..<br /><br />Laeron hızlıca konuşuyordu. " Kalwareth'in zehiri evlat..Şimdi vakti değil geri çekil.. "<br /><br />Ve enerji kütlesi dağılıverdi..<br /><br />Banperoth şaşkınlıkla geriledi.<br /><br />" Nasıl !? "<br /><br />Laeron haykırdı. " Böyle ! "<br /><br />Gözleri kızıla büründü üzerindeki beyaz pelerinin paçaları havalanıp kan kırmızısı rengini aldı. Kollarını yavaşça öne ilerletti ve ani bir hareketle savurdu.<br /><br />Ellerinden çıkan iki alev dalgası ileri fırlayıverdi. Birbirlerini sararak ilerlerken Banperoth'un dehşet dolu yüzünün karşısında Laeron'un gülümsemesi vardı. Öyle bir gülümsemeydi ki bu Kral bile ürktü..Alınan bir intikamın gülümsemesiydi bu..<br /><br />Banperoth son sözlerini bile söyleyemeden havalandı , arkasındaki duvarı kırarak yere kapaklandı..Pelerini ve zırhı tutuştu , acı dolu bir çığlık attı ve birden parçalanarak dağılıverdi.Birkaç saniye önce kırdığı duvarsa üzerine devriliverdi..Bir toz bulutu havaya kalktı<br /><br />Laeron arkasına döndü..<br /><br />" Dediklerimi unutma.. "<br /><br />Ve tapınağın tavanındaki delikten yansıyan Ay Işığına bakarken yok oluverdi..Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-42434048837387042862010-02-11T04:26:00.000-08:002010-02-11T04:45:00.369-08:00KararlarAz önce yıldırım hızıyla aklımdan geçen bir düşünceyle diyorum ki iyiki eski arkadaşlıkların çoğunu silmişim..Önce arkadaş gibi görünen ancak başımıza birşey gelince saf rolü oynayan yılanları aklımdan da siliyorum artık. Bu mesajı kimseye lanet okumak için yazmadım zaten isim vermeye de niyetli değilim onlar kendilerini biliyorlar. Bu mesajı yazmaktaki amacım ;<br /><br />Siz siz olun yüzyüze tanımadığınız birine güvenmeyin. Nette bir insanı kandırmak kadar kolay birşey olamayacağını ben bu yılanlardan öğrendim..Tabii birde yaptığı tüm iyilikleri tek bir aptallıkla yok edenler var..Lanet olsun...Keşke onları hiç tanımasaydım...<br /><br />Hikayeye gelince Sayfa 2 haftasonu sizlerle..<br /><br />SaygılarRocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-32064428923247355722010-01-27T11:44:00.000-08:002010-02-01T01:24:07.331-08:00Serpentia Efsaneleri - 5<span style="font-size:130%;"><span style="font-weight: bold; color: rgb(153, 0, 0); font-style: italic;">Serpentia Efsaneleri - 5</span></span><br /><span style="font-weight: bold; color: rgb(0, 102, 0); font-style: italic;">Sayfa 1</span><br /><br />Birden gözlerini açıverdi...Karanlık...Çürük kokusu..<br /><br />" Neredeyim ben !? "<br /><br />Yavaşça doğruldu , elini paralel iki sütundan birine yasladı. Üzerinde sadece geyik derisi pantolonu vardı. Geyik derisi mi !? Buda iğrençti. Çünkü bir kral asla Geyik derisi giymezdi.<br /><br />" Her neyse.. " diye mırıldandı.<br /><br />Yavaşça ilerlemeye başladı. Önünü göremediğinden yavaş adımlar atıyordu. İlerledikçe ilerliyor çürük kokusu artıyordu. İleride bir meşale gördüğünü sandı. İlerledi..İlerledi...Meşalenin yanına sokulduğu sırada önünde bir surat belirdi. Hızla meşaleyi kapıp başının etrafında salladı.<br /><br />" Uyanmış ! Uyanmış ! "<br /><br />Ve meşaleyi Kral'ın başına indirdi..<br /><br />***<br /><br />" Hey...Beni duyuyor musun ? Hey !! "<br /><br />Kral'ın gözleri yavaşça açıldı. Başucunda mırıldayan bir kadındı.<br /><br />" Neredeyim ben.. " diye mırıldanabildi Kral. Daha gür konuşacak gücü yoktu..<br /><br />" Nerede olduğumuzu kimse bilmez , bilsede ölürler.. " diye güldü kadın. Ardından yerden çamurla kirlenmiş bir bez aldı Abaet'in alnına sürdü. Alnı şişti..<br /><br />Kral yavaşça doğruldu. Kadın ayağa kalkmasına yardım etti. Ardından kolundan tutup birkaç insanın yanına götürdü. Küçük yuvarlak bir masanın etrafında beş kişi oturuyorlardı.<br /><br />" ... Galenso sol tarafı tutarken biz sağ taraftan kaçacağız ardından ben geri dönüp onu alacağım.. "<br /><br />" Merhabalar.. " diyerek selam verdi Abaet.<br /><br />Adamlar yavaşça başlarına çevirdiler az önce konuşan yine konuşmaya başladı.<br /><br />" Al işte ! Kurtaracak biri daha mı !? Bu hafta buraya gelen 3. kişi bu Adorra ! "<br /><br />Adorra mı ? Kral şaşkına dönmüştü.. Eşini nasıl tanıyamamıştı , bu gözlerinin bir oyunu muydu yoksa sadece isim benzerliği miydi ? Sanmıyordu..<br /><br />Kral düşünürken kapı çarpılarak açıldı. İçeriye üç kişi girdi ancak kral yüzlerini göremiyordu. Kadını iki kolundan tutup sürüklemeye başladılar. Kadın çığlıklar atarken Kral adamlara atıldı. Birini yere yıktı , ikincisi Kralı tutmaya çalıştı ancak kral kalkıp bir yumruk da ona savurdu. İki adam yere yığılmışken üçüncüsü tek yumrukla kralı yere yığdı.<br /><br />" Seninle sonra görüşeceğiz... " diye böğürdü ve dışarı çıktı..<br /><br />Diğer iki asker birer tekme daha atıp kapıyı kapattılar. Adamlardan biri kralın yanına eğildi.<br /><br />" Delirdin mi sen !? "<br /><br />Kral cevap veremeyecek kadar yorgundu. Üstüne üstlük harcanmıştı..Yeniden uyumak için gözlerini yumdu..Bu daha sadece birinci gündü...<br /><br />*Sayfa 2 yakında..Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-35895841574806398642010-01-09T03:04:00.000-08:002010-01-09T03:05:26.736-08:00DuyuruNetle olan ilişkilerimin çoğunu kestiğime göre artık yeni bölüm geliyor. En geç 1-2 güne yazacağım. Beklemede kalın...<br /><br />Serpentia Efsaneleri 5<br />Coming Soon :P :DRocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-81264210065863666122009-12-31T01:48:00.001-08:002009-12-31T01:50:32.218-08:00Not - Yeni Yıl Zart Zurt...Tekrar merhaba ,<br /><br />Önceki notumda söylemiştim zaten , bırakıyorum neti. Bugün 2009'un son günü ve yeni yıla yeniliklerle başlayacağım. İlk olarak netin büyük bir kısmını bırakıyorum msn listemi vs.yi değiştirmeye başlıyorum..Şimdiye kadar yanımda olan herkese teşekkürler , bana çok büyük yardımları dokunan ve bu blogun hazırlanmasında belkide benden çok emeği olan Adra - John çok teşekkürler. Yardımlarınız asla unutulmayacak.<br /><br />Hepinize mutlu yıllar...<br /><br />Vakit derslere asılma vaktidir !<br /><br />Ve Rocker gider...Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-13651025526987483482009-12-23T11:55:00.000-08:002009-12-23T11:58:25.679-08:00Not...Son birkaç haftadır planladığım birşeydi bu aslında ama şimdi yazıyorum. Birkaç hafta içinde net ile olan tüm ilişkilerimi kesecek yeni bir msn , tel hattı alacağım. Facebook vs. yi ise sadece gerçek arkadaşlarla konuşmak için kullanacağım. Bu kararı verdiğim için beni kötü görmessiniz umarım , sadece kendimce yeterli sebepler olduğunu bilseniz yeter...<br /><br />Not : Hikayelerim ve bu blog devam edecek...<br /><br />Rocker...Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-78447158224665807652009-09-12T01:37:00.000-07:002009-09-12T03:38:36.791-07:00Serpentia Efsaneleri - 4<span style="color: rgb(255, 0, 0); font-weight: bold;">İlk Sınav...</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Kral'ın gözleri karardı , kanının çekildiğini hissederken kılıcı elinden kayıp gitti. Kalın kalkanı ses çıkararak düştü. Kral başının geri kaydığını hissetti ve çok geçmeden yere kapaklandı...</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">***</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Gözlerini açıp yavaşça doğruldu. Gözü kılıç ve kalkanını aradı , düştükleri yerde duruyorlardı. Onları almak için elini uzattı , tapınak'ta olmadığını fark etti , daha çok geniş bir ovaya benziyordu , yemyeşil çimenler yerleri süslüyor. Güneş'in hüküm sürdüğü gökyüzü umudunu tazeliyordu. Kılıcını kınına yerleştirip kalkanını sırtına astı. Bir elini çime sabitleyip kalktı. Yapabileceği en iyi şeyin etrafında göz gezdirmek olduğunu düşündü ancak bakmak istemiyordu , bir şey onu bundan alıkoyuyordu..Çevredeki kuşların bile sesi kesildiğinde kafasında yine adamın sesini duydu.</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">" Elinden geleni yap Abaet...Her konuda serbestsin... "</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Ve ses kayboldu...Kral dönerek etrafına baktı , bomboş bir düzlüktü bu. Ara sıra görünen tek tük ağaçların dışında sadece çimenler ve hoş kokuları vardı , normal çimenler gibi değillerdi. Öyle görünüyordu ama Kral özel olduklarını hissediyordu...Kokusundan mı ? Kim bilir...</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Daha yeni ilerlemeye başlamıştı , kuş sesleri yeniden başlamış ona eşlik ediyorlardı. Birden bir çıtırtı duyduğunu sandı , hızla arkasına baktı ancak kimse yoktu , kınını kavramış eli gevşedi...Nasıl olacaktı ki...Bir düzlükte tek başına yürüyordu. Tabii kuşları saymassak...</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">İlerlemeye devam etti , düzlüğün az ileride bittiğini gördü. Adımlarını hızlandırıp yeşilliğin bittiği yere geldi , biraz aşağıda bir su birikintisi vardı. Yaklaştıkça bunun su birikintisinden çok bir nehre benzediğini fark etti...Üzerine akan şelale ona muhteşem bir görüntü sunuyordu. Suyun sığlaştığı bölgede Dünya'nın binbir rengini görür gibi oldu...Uzun süredir böyle güzel bir manzara izleyememiş olmasına yanarken ayakları onu buraya getirmişti...Nehrin suyunu tatmak için hafifçe eğildi ancak içmedi...İçinden bir ses bunu yapmamasını söylüyordu...Elini tam değdirecekken geri çekti , yavaşça ayağa kalktı. Geriye doğru adımını attığı anda suyun içinden yılanı andıran iri bir yaratık fırlayıverdi. Bıyıklarının yanındaki yüzgeçleri Kralı şaşırtmıştı ve hemen kılıcına davranmasına neden oldu , çekilen kılıcın şangırtısı nehirde dalgalar yarattı. Sadece sesinin bile suyu hareket ettirebilmesi Kralı umutlandırmıştı. Sırtındaki kalkanı hemen söküp sol eline geçirdi , artık hazırdı...</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Kral yaratıktan bir hamle beklerken o suyun içine daldı ve Kral'ın tam önünde çıkıp iğrenç bir çığlık attı. Sesin şiddetiyle sarsılmış olan Kral bir metre kadar geriye düştü...Yılanımsı yaratık mide bulandırıcı dişlerini açığa çıkardı , zehirlenmişçesine yemyeşil kesilmiş dişler Kralın işini bitirmek için yola koyuldu. Son anda kalkanı kavrayıp önünü kapamayı başaramamış olsa Kral çoktan ölmüştü...Yanına düşen kılıcını aldığı gibi yere saplayıp destek alarak ayağa kalktı. Yılan bir kez daha daldı , Kral bu sefer kılıcını kalkanının ardında saklıyordu. Yaratık bu sefer önünde dikilmek için çıkmamıştı , hala suyun altındaydı. Kral kalkanıyla önünü kapatıp bekledi , suyun içindeki yaratık birden açığa çıkıp Kral'ın üzerine atıldı ancak bu sefer hazırdı. Tam zamanında kenara çekildi ve yaratığın koca başı Kral'ı ıskaladı. Başına kılıcını sapladı ancak bir işe yaramadı , kılıç yılanın tenine değer değmez geri sekti ve Kralın arkasına düştü. Şaşkın bir ifadeyle yaratığa bakan Kral bu sefer kalkanının sivri tarafını başına geçirdi. Aynı şekilde kalkan da geri sekmişti.</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Hızla toparlanan Kral kılıcı ile kalkanını tekrar eline alıp kavradı , yaratık koca başını geri çekip yeniden nehre soktu. Onun da toparlanması birkaç dakika alacak gibiydi. Yapabileceği tek şey vardı ama bundan emin değildi , yeteneğini ortaya çıkarmasının vakti gelmiş miydi artık ? Ve tam o anda tüm düşüncelerini netleştiren adamın sesi kulaklarına geldi...</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">" Büyüyle yaratıldı ve ancak büyüyle yok edilebilir... "</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">" Elbette ! " diye haykırdı Kral " Zamanının geldiğini biliyordum... "</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Zihninden kelimeler geçirdi ve okuduğu bütün kitaplar gözünün önüne geldi , hiç birşey bulamadığındaysa iki kelime hatırladı...</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">" Magia Flamma "</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Gözleri aniden kılıca kaydı...Bunu yapmanın vakti gelmişti artık kılıcı havaya kaldırıp haykırdı.</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">" Magia Flamma ! "</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Ancak hiç birşey olmadı. Tekrar , tekrar denedi ancak üçüncü denemeside başarısızlıkla sonuçlanınca umudu kesti...Umutsuzlukla sarsılan vücudu artık yok olacağına inanıyor gibiydi ancak o asla geri çekilmiyordu , daha genç bir prensken şövalyelik yeminini etmiş. Kral olduğundaysa tekrarlamıştı. Yemini ona geri çekilemeyeceğini söylüyordu , kılıcını daha da sıkı kavradı , kalkanı ona eşlik etti.</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Yaratık bir kez daha ortaya çıktı ama bu sefer öncekilerden kat kat hızlıydı. Kralın kalkanına çarpmak üzere hızla yaklaşan Yılana karşı şimşekler çakan gözlerle bakarken kalkanını tutan eli istemsiz kasıldı. Büyülü kelimeler dilinden döküldü.</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">" Magia Flamma ! "</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Tam o anda kalkan al bir alevle parladı , yaratığın başı çarptığı anda acıyla sersemlemişçesine yana devrildi. Darbenin etkisiyle kalkan paramparça etrafa dağıldı. Bir anda sağ elinde tuttuğu kılıcın da alevlenmesiyle umudu geri dönmüştü , bu hırsla Yılanın başına sıçrayıp kılıcını sapladı. Kılıç saplanan başını daha geri çekemeden kızıl bir alevle tutuşan yılanın vücudu paramparça etrafa dağıldı. Patlamanın etkisiyle geriye uçan Kral bir ağaca çarparak anca durabildi , gözleri kararırken son hatırladığı şey kanının yine çekildiğiydi...</span>Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-88285164656730833182009-09-11T13:21:00.000-07:002009-09-11T23:59:14.150-07:00Serpentia Efsaneleri - 3<h1><span style="font-weight: bold;font-size:78%;" ><span style="color: rgb(255, 0, 0);">Geçmişin Gölgesi</span></span><span style="font-weight: bold;font-size:78%;" ><br /></span> </h1><p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Gelecek mi !? " diye haykırdı Adorra , birkaç saniye önce şaşkınlığa bürünmüş yüzü şimdi daha da hüzünlüydü. " Rüyanda gördüklerin gelecek miydi yani ? "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Değiştirebileceğimi söyledi... " diye karşılık verdi Kral... " Narissa'ya güvenmekten başka çarem yok...Adımlarımı dikkatli atmalıyım... "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Bu kısa ama hayret dolu diyaloğun ardından Kral yavaşça ayağa kalkıp yatak odasının geniş kapısını açtı ve önündeki salonları takip edip taht odasına girdi...Altın Taht karşısında duruyordu...Ağır adımlarla tahta doğru ilerleyip her zamanki gibi üzerindeki işlemeleri okşadı ve yavaşça oturdu. Bu sırada kapının çalındığını fark etti , içeri giren Gafron kralı selamladı.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Majesteleri... " Eğilip kısa bir süre öyle kaldı. " Emriniz nedir ? "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Emrim... " diye mırıldandı Kral. " Gece boyu bunu düşünüp durdum ve sonunda sağlıklı bir karar verebildiğimi düşünüyorum...Febribel şövalyelerini yanıma alıp Indunus tapınağına gidiyorum...Ben dönene kadar krallığın tüm yetkisi sana aittir , Sadece on şövalye benimle gelse yeter. Diğer on şövalye seninle kalacak...En kısa zamanda bir gözcü bölüğünü Kuzey suruna yolla , yeri değişen küçük bir taşı bile bize rapor etsinler. "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Dikkatli olun Kralım...Indunus tapınağı ile ilgili anlatılanları biliyorsunuz... "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Merak etme Gafron...Yapmanı istediğim birşey daha var , savaş çıkarsa hemen bana haber ver...Bunu nasıl yapacağını biliyorsun , kötülüğe karşı gücünüzü kullanmaktan çekilmeyin. Krallığı bölmeye çalışan herkes düşmek zorunda... "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Ve kral tahta bağlı olan kını çözüp eline alıp yeniden Gafron'a bakıp gülümsedi. " Adorra'ya gittiğimi söylemelisin , şimdi gidip ben söylersem gitmeme izin vermeyecektir. "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Ardından ayağa kalkıp Saray'ının geniş koridorlarını geçti...Dışarıya çıktığında tüm bu kötülüğe rağmen inatla açık olan havayı seyredip derin bir iç çekti. Birkaç adım daha atıp ilerledi , atı hazır bekliyordu. Gafron düşündüğünden de hızlı çalışıyor olmalıydı. Atın yelesini okşayıp mırıldandı.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Usuth...Uzun zaman oldu eski dostum... "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Ve ata hızla atladı , üzerinde Kralı taşıdığını hisseden at büyük bir hırsla kişneyerek şaha kalktı. Bembeyaz yelesi havada sallanarak Kralın ellerini okşadı.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Hala formdasın eski dostum , bu kesin. " deyip gülümsedi Kral. Uzun zamandır kimsede bulamadığı samimiyeti bir hayvanda bulmuş olması onu şaşırtıyordu. Toynak seslerinin eşliğinde Kale kapısına kadar ilerledi. On şövalyesi onu bekliyordu. Şövalyeleri bile hayran bırakan eşsiz bir ses tonuyla konuştu kral.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Febribel şövalyeleri , Kral'ın muhafızları...Gideceğimiz yeri hepinizin merak ettiğini biliyorum , duyunca korkacaksınız belkide ancak yapılması gereken bu...Indunus tapınağına gideceğiz , orada yapmam gereken bir iş var...Kuzey'deki karanlığa karşı zafer kazanmak için bu şart...Şimdi gelmeyeceğim diyen varsa derhal geri çekilsin... "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Ancak şövalyeler kıpırdamadılar , tam aksine eskisine nazaran daha da dik duruyorlardı şimdi...Daha da gururla bakıyorlardı hayata , ne de olsa krala eşlik etmeye seçilen kişilerdi.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Utanmışçasına elini yüzüne götürüp başını salladı Kral... " Doğru ya...Sizin şövalye olduğunuzu unutmuşum... " Ardından gülümsedi ve eli kılıcının kınına gitti...Birkaç kelime mırıldandı.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">" Atalarıma gösterdiğin gibi bana da yol göster... "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Ardından hiç olmadığı kadar ciddi bir yüze büründü ve haykırdı. " Peşimden gelin Febribel şövalyeleri ! "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Kılıcını gökyüzüne savurup atını şaha kaldırdı...</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">***</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Şövalyeler kralı takip etmeye başlayalı üç gün olmuştu , evden ayrı geçen üç gün...Yine bir geceydi , yine küçük bir kamp kurmuşlardı...Şövalyelerden biri ortada oturmuş şarkı söylüyor , bir yandan kemanının tellerini konuşturuyordu. Her gece olduğu gibi çoşkulu savaş şarkıları söylüyor , güçlendiklerini hissediyorlardı. Yarın önemli bir gündü , hedeflerine varmış olacaklardı...O gece erken yattılar , ertesi gün savaşmaları gerekebilirdi. Bunu gayet iyi biliyorlardı. Kral çadırına gitti ve şövalyeler iki saatte bir değişerek ikişer kişi nöbet tuttular...</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Şafakla birlikte yeniden yola çıktı şövalyeler. Sadece üç saat sonra Tapınak karşılarında göründü , Kral birden durup öylece baktı... " İşte hedefimiz şövalyeler , kapının önündeki birlikleri yok etmeliyiz. Bu gün için bileylenmiş olan kılıçlarınızı çekin ve saldırın ! "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Bu emirle birlikte tüm şövalyeler ve Kral atlarını hızla sürdüler. Kral at sürerken haykırmaya devam ediyordu. " Saldırın şövalyeler ! "</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Girişte yirmi kadar insan vardı , Kalwareth'in kötülüğüyle zehirlenmiş gibilerdi...Şövalyeleri gördüklerinde hızla kılıçlarına davrandılar. Yerlerinde sabit dururken , iki elle kavradıkları kılıçları şövalyeleri karşılamak için hazır bekliyordu , normal hizmetkarlar değildi bunlar. Bu tapınağı koruması için özel askerler görevlendirmiş olmalıydı…Kalwareth böyle bir aptallığı yapmazdı…Şövalyeler yan yana ilerliyorlardı , ortada kral vardı. Daha birkaç saniye geçse de ilk çarpışma yaşanmıştı. Kral’ın atının çarptığı bir adam atın altında kalarak can verirken , şövalyeler sekiz rakibi etkisiz hale getirmişti. Kral’ın bölüğünden verilen tek kayıp bir şövalyenin atıydı. Yere düşen şövalye hızla doğrulup tehlikeden kurtuldu. Kral atıyla biraz daha ilerleyip önüne gelen bir adamın başını bedeninden ayırdı ve kuvvetli bir savaş narası attı. Bunun üzerine hırslanan şövalyeler var güçleriyle çarpışıp toplam iki at hariç hiç kayıp vermeden galip geldiler. Kral tüm ihtişamıyla ortaya çıktı yeniden , kana bulanmış kılıcını sıkıca kavrayıp atından indi.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Peşimden gelin ! Tapınağa giriyoruz ! “</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Kral hızla tapınağa daldı ancak şövalyeler içeri giremeden kapı büyük bir çatırtıyla kırıldı. Şaşkınlıkla etrafına bakarken kafasının içinde bir ses duydu.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Ne istiyorsun !? “</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Ses oldukça güçlü ve esrarengizdi ancak Kral bir kötülük sezmemişti , tam aksine bilgelik doluydu. Bu nedenle cevap vermekten çekinmedi.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Ben Abaet…Güney Krallığı Kralı ! “</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Krallığının ismini vermek istememişti bir an , nedenini bilmiyordu…Bu sırada Tapınağın duvarlarında göz gezdirdi , duvar yazıları fazlasıyla eski gözüküyordu. Tozlu duvarlar ona oldukça çekici geliyordu , bilge ses yeniden duyuldu.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Neden geldin Abaet ? “</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Bu ses ona delicesine tanıdık gelmişti , hemen yanıtladı.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Kötülüğü yok etmek için yardım istemeye geldim… “</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Ve yine aynı kişinin sesini duydu , ancak bu karşısından geliyordu. Karşısında bir silüet dikilmiş duruyordu.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Kimsin !? “ diye haykırdı Kral. “ Yüzünü göster ! “</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Adam kukuletasını yavaşça geriye attı.</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Eskisi kadar nazik olmadığını görüyorum Abaet… “ ve duraksayıp eski duvarlarda bir göz gezdirdi , bir yandan gülümsüyordu. “ Eski dostum… “ </p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Abaet şaşkın gözlerle ona baktı…</p> <div style="border-style: none none dotted; border-color: -moz-use-text-color -moz-use-text-color windowtext; border-width: medium medium 3pt; padding: 0cm 0cm 1pt; font-weight: bold;"> <p class="MsoNormal" style="border: medium none ; padding: 0cm;"><o:p> </o:p></p> </div> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Vay canına ! “ dedi Kral. “ Vay canına ! Yıllar önce çekip giden biriyle burada karşılaşmayı düşünmüyordum açıkçası…Kalwareth için çalıştığını da öğrenmiş olduk…Dışarıdaki adamlarıda seni koruyordu herhalde…</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">“ Fikirlerin hala çok kolay değişiyor Abaet… “ dedi adam. “ Kalwareth’e çalışmıyorum , onlar beni burada tutsak olarak tutuyorlardı , istesem tek bir hamleyle hepsini etkisiz hale getirebilirdim…Ama doğru zamanı bekliyordum…Burayı geleceğini biliyordum Abaet , eninde sonunda gelecektin. Karanlığın karşısındaki tek şansın buydu…Her neyse bu kadar laf kalabalığı yeter , buraya ne için geldiğini de biliyorum…Geçeceğin testlerin sonunda umarım amacına ulaşabilirsin , tek başına gireceğin bu testler boyunca başka bir evrende olacaksın. Elindekini ardına koyma Kral…Sana umut bağlayan insanları hayal kırıklığına uğratma… “</p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p> <p style="font-weight: bold;" class="MsoNormal">Kral daha da doğruldu ve kılıcı ile kalkanını sıkıca kavradı… “ Görüşmek üzere D’rakar… “</p> <h1><br /></h1>Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-6183024474610760932009-09-05T11:04:00.001-07:002009-09-05T11:10:10.895-07:00Serpentia Efsaneleri - 2<div class="postbody"><span style="font-weight: bold;"><span style="color: rgb(255, 0, 0);">Çözülen Sırlar ( Son Ceza 2 )</span><br /><br />Bir anda doğruldu adam , etrafına baktı ve neler olduğunu anlamaya çalıştı. Gözlerini ovuşturduktan sonra kötü rüyasından uyanmış olduğunu anlayıp kendini rahatlamışcasına yatağa bıraktı , alnından dökülen terler yastığını ıslatmıştı...Yanına baktı , Adorra tüm güzelliğiyle ona bakıyordu.<br /><br />“ Yine mi rüyalar. “ deyip yavaşça omzuna dokundu.<br /><br />“ Bu en kötüsüydü , içimde berbat bir his var... “ deyip gözlerini kapattı adam.<br /><br />Gözünün önüne gelen iri yılan resimleri ve tıslama sesleri onu korkutmaya yetmişti , bir anda beyninde çakan şimşekle beraber gözlerini açtı.<br /><br />“ Gözlerimi bile kapatamıyorum , bu işten sıkılmaya başladım. “ dedi ve hışımla odadan çıktı. Uzun , geniş koridorları yavaş yavaş geçerken aklında gördüğü rüya vardı. Ne anlama geliyordu bu ? Yılanlar , geniş koridor , kızıl saçlı kadın ??? Onun için en kötüsüyse Adorra'nın başına gelenlerdi...<br /><br />Son salona girmişti artık birbirini izleyen dört salona nazaran düşünceleri en çok burada yoğunlaşmıştı...Son salonun kapısını da açtı ve adımını attı. Karşısında altındanmışcasına parıldayan bir taht vardı. Dünya'nın bu zamanında daha iyisini hayal edemezdi... Yavaşça tahta ilerledi ve oturdu. Tahta bağlı olan kılıcı çekti , kuvvetli bir şangırdama sesi sarayda yankılandı..Bu kılıcı tutmak , Altın Tahtta oturmak...Ona öyle huzur veriyordu ki bu , belki de huzura erdiği tek yerdi burası... Yılların yıprattığı elleriyle tahtın kenarlarını okşadı. “ Regnum Remigare... “ diye mırıldandı. Tahtın adıydı bu...Altın Taht...<br /><br />Birkaç dakikalığına düşünmek için başını geriye koydu ancak aralık olan kapıdan birinin girmesiyle irkildi. Muhafızların Lideri Gafron'du bu.<br /><br />“ Sabah görüşmek istediğinizi söylemiştiniz , emirlerinizi dinliyorum kralım.. “ dedi ve hafifçe eğildi.<br /><br />“ Öyle...” deyip kısa bir süreliğine duraksadı. “ Tekrarlanıyorlar Gafron... “ diye yanıtladı...<br /><br />Muhafız şaşkınca suratına baktı. “ Rüyalar mı ? “ Kısa bir süre düşündü. “ Artık eminim kralım...Leydi Narissa ile görüşmelisiniz... “<br /><br />İşte bundan korkuyordu...Kabusunun karşısına çıkacaktı , eninde sonunda yüzleşmeliydi bunu biliyordu. Ülkesindeki tüm erkekler gibi cesurdu. “ Öyle olsun. “ dedi. “ Hemen gitsek iyi olur , bu rüyalardan bıkmaya başladım... “ Bu kadar çabuk cevap verdiğine bile şaşıyordu...<br /><br />Ve yavaşça yola çıktılar , yeniden aştıkları uzun salonların ardından eski bir kulübenin döşemelerini söküp altındaki merdivenden aşağı indiler , indikçe iniyorlardı. En sonunda irice bir kapıya vardılar. Gafron endişeyle konuştu.<br /><br />“ Gözlerinin içine doğrudan bakmayın kralım...Her ne kadar kardeşiniz de olsa bu yeteneklerini üzerinizde kullanmayacağını göstermez... “<br /><br />Kral ilk adımını attı , kadın karşısında dikiliyordu.<br /><br />“ Seni bekliyordum Abaet... “ Gözlerinde ciddiyetle Krala bakıyordu.<br /><br />“ Konuşmaya gelmedim Narissa... “ deyip karşılık verdi Kral<br /><br />“ Rüyalar rüyalar...Hep aynı şey Abaet...Kurtulmak mı istiyorsun , bu soyumuza verilmiş bir ödül ! “<br /><br />Adam şaşkınca kadına baktı , ne dediğini anlayamıyordu. Ne ödülüydü bu ? Daha ne işe yaradığını bile bilmiyordu. Bu onu meraklandırmıştı , bekleyen gözlerle kadına baktı. Kabuslarında başının etini yiyen , en büyük düşmanı olarak gördüğü kardeşi...<br /><br />“ Seni izlediğim için kabuslarında beni gördüğünü bilmiyorsun değil mi Abaet ? “<br /><br />Kral cevap veremedi , şaşkınca kadının yüzüne bakarken “ Acaba yapabilir mi ? “ diye düşünüyordu , düşündüklerini nereden bilebilirdi ki ! Delilikti bu !<br /><br />“ Sen saçma sapan düşünmeye devam et sevgili kardeşim...Haydi yeteneğini anlamana yardımcı olalım... “ dedi ve arkadaki odalara doğru ilerleyip gözden kayboldu.<br /><br />Kralın gözü Gafron'a kaydı. Ona hep yol göstermiş babasının baş komutanı Gafron'a...Ak saçlı başını yukarı aşağıya salladı Gafron...Ve Kral ilerlemeye başladı. Yavaşça ilerledikten sonra Narissa'nın onları beklediği geniş salona vardılar , uzun , kırmızı elbisesiyle tahta bir sandalyede oturuyordu , karşısında Kral için bir sandalye daha vardı. Yavaşça oturdu ve kadına baktı , elindeki kaşıksı aletle ahşap bir bardağı karıştırıyordu. Birkaç saniye sonra son derece berrak bir sesle “ İç... “ dedi. “ İç...Bu sana geleceği görmende yardımcı olacak...Bir süre sonra herşey netleşecek , eğer rüyaların sebebini anlamak istiyorsan...Beni dinlemek zorundasın... “ Adam çaresizce bardağı kafasına dikti , bir anda kafası geriye gitti ve yere düştü...Son hatırladığıysa Gafron'un onu tuttuğuydu.</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Sonu görünmeyen uzun bir çölde yürüyordu , arkasında binlerce askeri yanında komutanlarıyla...Bunları o yapıyormuş gibi değil de , gökyüzünden izliyormuş gibi görüyordu.<br />Bir süre sonra karşısında bir karartı belirdi , uzakta olmasına rağmen sırıttığı belli oluyordu. Bir anda çoğalmaya başladı , ikiye , üçe , dörde bölündü , bölündüğü her parça işlemi devam ettiriyordu. Birkaç dakika süren bu olaydan sonra binekler huzursuzlanmış askerler korkmuşlardı. Karşılarında bir anda koskocaman bir ordu oluşmuştu. Yüzlerini kapatan cüppeleriyle ilerliyorlardı. Durduklarında aralarında elli metre ya vardı ya yoktu , hepsi birden Kral'ın gözünün içine bakarak cüppelerini çıkartıp attılar. Vücutlarının çeşitli yerlerindeki Yılan Dövmeleri hemen gözlere çarpıyordu. Birden gökyüzünden gelen bir şimşek Kral'ın tam önüne çaktı. Bir metre geriye uçup çölün yumuşak zeminini boyladı. Şimşeğin çaktığı yerdeki dumanlar yok olduktan sonra normal bir insanın iki katı boyunda ve iriliğinde biri ortaya çıktı , altındaki zırh hariç hiçbirşey giymiyordu. Kasları insanların gözlerini korkutmuş , cesur askerlerin kaçacak kadar kötü hissetmesini sağlamıştı. Alnından başlayan ve tüm vücudunu saran , inanılmaz uzunlukta kırmızı gözlü bir yılan dövmesiyle karşısındaydı.</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">“ Zavallı kral...Kalwareth'in karşısında durabileceğini...Gerçekten düşünüyor musun ? “<br /><br />Kral yavaşça kalkarken şaşkınlıkla adama baktı. “ Banperoth...Ne yaptılar sana ! “<br /><br />Adam şiddetli bir kahkaha attı ve ellerini kaldırdı , üzerine çakan şimşek onu alıp götürdü ve Kral'ın karşısındaki ordu şiddetle haykırarak hücuma geçti.<br /><br />“ Kalwareth için !!! “<br /><br />Kral arkasına dönüp askerlerine baktı ve “ Saldırın ! “ diye haykırıp ileri atıldı. Savaş alanında kendi tarafından bağıran tek kişinin o olduğunu anladığındaysa şaşkınlıkla arkasına baktı , tüm askerleri geri çekiliyordu. Dili tutuldu ve bu ihanetin karşısında hiçbirşey diyemedi...Şaşkınlığı geçtiğindeyse gördüğü tek şey Kalwareth'in ordusunun etrafını sardığıydı...<br /><br />Tam burada görüntü karardı ve yeniden netleştiğindeyse bir tahtın önünde oturduğunu fark etti. Rüyasındaydı ! Karşısındaki kızıl saçlı kadının kardeşi Narissa olduğunu fark etmesi geç olmadı...Gerisi dün gece gördüğü rüyanın aynısıydı...<br /><br />Rüyasını tekrar yaşadıktan sonra birden doğruldu , Gafron başındaydı...Karşısında oturan Narissa sırıttı. “ Adımlarını dikkatli at ve yeteneğini küçümseme Kral , değiştirmenin elinde olduğu geleceği görebiliyorsun... “</span></div>Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-74404155964592706962009-09-04T02:39:00.001-07:002009-09-04T13:08:07.072-07:00Serpentia Efsaneleri - 1<span style="font-weight: bold;">Şafak daha yeni sökmüştü ama o yollardaydı , bir sağa bir sola sallanarak ilerliyordu. Yerleri süsleyen kum çıplak ayaklarını okşuyor , ara sıra denk gelen taşlar vücuduna ilginç bir his yaşatıyordu. Yorgunluğun hissi vücudunu kaplamış , zırhı üzerinde ağırlaşmıştı. Gerçekten devam etmeli miydi ? Son zamanlarda cevap duymak istediği sorulardan biri de buydu işte. Diğerleri daha da karışık...Cidden...Kaç saattir yoldaydı ? Karşılaşacağı korkunç iblisler kare kare gözünün önüne gelirken o vazgeçmeye yelteniyordu ancak son anda gözünün önündekiler tutuşuyor , sevdikleri aklına geliyordu...Bunu onlar için yapmalıydı...Kalbini dinleyen cesur bir savaşçı gibi...Devam etmeliydi...<br /><br />Güneşin en tepeye çıkmasıyla öğlen olduğunu anlamıştı ancak artık mola vermesi gerekiyordu...Sırt çantasını yere bırakıp vücudunu yakıp kavuran Güneşin inadına kızgın kumlara uzandı ve matarasını kafasına dikip birşeyler atıştırdı...Çantasındaki son erzağını da tüketmişti. Ne bir yudum suyu vardı , ne de bir lokma yemeği...Geri dönüş için hiçbirşeyinin kalmayışı canını sıkıyor olsa da “ Belki birşeyler bulurum “ umuduyla rahatlıyordu. Kafasını koyduğu ağaç öyle yumuşak geliyordu ki...Ya gerçekten yumuşaktı , Ya da kafasını koyup yattığı onca taştan sonra yumuşak geliyordu. Buna daha fazla dayanamadı ve kendini uykunun kollarına bıraktı...<br /><br />Bıraktığı yerde uyandı ve etrafına baktığında havanın kararmış olduğunu gördü. Yavaşça ayağa kalkıp silkindi ve sırt çantasını sırtına astı. Yeniden ve hızla yola koyuldu , hedefine çok yakın olduğunu biliyordu. Belki de düşündüğünden bile yakın...<br /><br />On dakika ya geçmişti ya geçmemişti , artık son adımlarını atıyordu. Dördüncü adımını attı ve durdu , karşısındaki görüntü karşısında korkuyla irkildi. Dev gibi bir Tapınağın karşısında tek başına duruyordu , Piramit şeklinde olan tapınağın iki yanında uzanıp Tapınağı saran iri yılan heykellerinin ağızlarından kan damlıyormuş gibi gözüküyordu , ara ara oynayan kızıl gözleri adama korku salıyordu. “ Nasıl olur ! “ diyordu adam. Karşısındakiler sadece heykeldi , belkide o öyle düşünüyordu...<br /><br />Tüm korkusuna karşı koyup Tapınağın önüne kadar ilerledi , sıcak havaya rağmen buz gibi bir rüzgar esti ve adamı dondurdu. Bir anlığına tir tir titreyen adamın korkusu katlanmıştı...Yavaşça başını Yılanlara çevirdi , ona bakıyorlardı ! Kızıl gözleri gittikçe ısındı ve kızardı , adam korkudan kendini Tapınağın içine attı. İçeriye girmesiyle sarsıntıların başlaması bir oldu , gittikçe arttı ve sonunda ağır bir yükün yere düşmesi gibi şiddetli bir sesin ardından durdu. Bunca sarsıntıdan sonra yere yığılmış olan adam yavaşça ayağa kalktı , bir yer hariç her yer karanlıktı. Görebildiği tek yer yeşilin soluk bir tonuyla ışıldayan kürsüydü , yavaşça ilerledi. Gözü kürsüdeki kitaba ilişti , sanki özellikle ayrılmışçasına bir sayfa açıktı. Kitabın solundaki sayfada birkaç satır yazıyordu , bir önsöz gibiydi.</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">“ Yılanların Tanrısına kulak verin...Kötülüğün sesi kulaklarınızı tırmaladığında... “</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;"> Gözleri sağ tarafa kaydı , fazlasıyla koyu bir kırmızıyla yazılmış bir kelime vardı...Kırmızının bu tonu ona kanı çağrıştırıyordu. Adam dudağını oynatarak okudu..</span><br /><br /><span style="color: rgb(191, 0, 0);"><span style="line-height: normal;font-size:150;" ><span style="font-style: italic;">“ Kalwareth “</span></span></span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Kelimenin dudağında oynamasıyla bile odaya bir hüzün çöktü , tüm duvarlar birden yemyeşil kesildi ve etrafında yeşil bir alev çemberi oluştu. Büyük bir salondu bu ! Adam şaşkınlıkla etrafına baktı , salonun iki yanında iri sütunlar ve etrafına sarılmış yılanlar vardı , bunlar da heykel gibi gözüküyordu ancak gözleri kırmızı kırmızı yanıp sönüyordu. Arkasından bir ses duydu , aniden kılıcını çekip döndü. Gümüşten kılıcından çıkan şangırtı salonda yankılandı. Etrafındaki alevler büyüdü. “ Kim var orda ! ” Gözleri etrafı araştırmaya devam ederken sırtındaki kalkanı aklına geldi ve bağını çözüp kalkanı eline aldı. Saldırıya hazır bir pozisyonda sabit duruyordu , aniden sırtında bir tekme hissetti. Acı içinde bağırarak yüzüstü yere yığıldı , ateş çemberinin üzerine düştüğünden zırhı alev almıştı. Zırhı hızla çıkarıp yere attı ve çemberden uzaklaşmaya çalıştı , ancak takılan ayağı bir kez daha yere yığılmasına neden oldu , kendini toparlayıp kalkmak için ayağını atar atmaz arkasına baktı. Siyah bir cüppenin içinde kötülük dolu bir gülümseme...Bakar bakmaz buz kesildi ve elindeki kılıcı yemyeşil bir alev kapladı. Bir saniye bile geçmeden kılıç adamın elinde toz olup dağıldı. Bir anda haykırıp silüete bir yumruk savurdu. Ancak Silüet bir anda yok oldu , içinde bulunduğu duruma lanet eden adam sırtında bir tekme daha hissetti ve arkasında baktığında alnına yediği yumrukla yere yığıldı...Silüet ellerini havaya kaldırdı ve güçlü bir kahkaha attı. Her tarafından kan damlayan adam erimeye başladığını hissediyordu. Silüetin sesi ilk kez duyuldu , sesinde şiddetli bir tıslama dikkatini çekiyordu. Sanki arkasından yılan sesleri geliyordu.<br /><br />“ Neden geldin... “<br /><br />Adam cevap vermedi , buz gibi terliyordu çünkü. Silüet daha da öfkelendi , adamın karşısında katlanan cüssesiyle konuştu.<br /><br />“ Bilmediğimi mi sanıyorsun ! “<br /><br />Bu sesle sarsılan adam , kalkmaya çalışırken yeniden yere yığıldı. Konuşmaya çalışıyor ancak güçsüz kaldığından sözüne başlayamadan ağzını kapıyordu. Silüetin elleri ortaya çıktı , bembeyaz ellerinin üzerinde yemyeşil bir yılan dövmesi vardı. Soğuk elleriyle adamı uzun saçından tutup kaldırdı.<br /><br />“ Ne yazık... “ diye söylendi. “ Ne yazık...Savunmasız bir insan neden buralara kadar gelir ki...Çok mu cesursun ? Yoksa çok mu aptal ? “<br /><br />Bu sözlerin ardından aniden başını kaldıran adam Silüete kalkanını savurdu ancak kalkan karanlığın içinden geçip paramparça etrafa dağıldı. Silüetin içinden geçen kalkanın bir anda patlamasıyla tutan eli kıpkırmızı kesildi , adam acıyla yere yığılırken silüet bir kez daha saçlarını çekti. Bir kısmı kopan saçlarını daha da kuvvetli sarstı.<br /><br />“ Cesaretinden dolayı gözümde yükseldin...Kalwareth için iyi bir kurban olacaksın...Artık adın...Banperoth... “<br /><br />Ardından adamı saçlarından tutmuş sürükleyerek salondan çıktı...</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Denir ki ; “ Kalwareth , yılanların efendisi kendine kurban edilenleri hizmetkarlarının arasına katar , nefes bile almalarına gerek kalmadan yaşamasını sağlarmış...Dünya'yı ışığa kavuşturmak için tek başına yola çıkan bu adam...Onun en ölümcül uşaklarından biri olmuş...Banperoth... “</span> <span class="postbody"><br /></span>Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6256566506572202014.post-80566442578714365532009-09-03T04:38:00.000-07:002009-09-03T05:03:09.664-07:00Son Ceza<div class="postbody"><span style="font-weight: bold;">Sesler , sesler ve yine sesler...Kara sisler etrafında dans ederken o uyukluyor gibiydi , bir anlığına kafasını kaldırdı ve büyük bir salonda irice bir tahtın önünde oturduğunu fark etti...Tahtta daha önce hiç görmediği biri vardı. Kızıl saçları taze dökülmüş kanı andırıyor şirin yüzünün arkasında sakladığı karanlık onu korkutacak kadar çok etkiliyordu...Yinede bu silüetin kim olduğunu hala çözememiş , anlamsızca yüzüne bakıyordu...Bir süre sonra sesini de duydu , karanlık zindanlarda tamı tamına 5 yıl boyunca kırbaçın vücudunda şakırdamasından başka bir ses duymadan yaşadıktan sonra bu ses kulaklarına müzik gibi gelmiş yankılandıkça yankılanıyordu...<br /><br /><span style="font-style: italic;">" Kalk ! "</span> diye bir komut duyuldu.<br /><br />Yavaşça ayağa kalktı fakat gözü yerdeki kara döşemelerdeydi. Ya gerçekten de karalardı ya da karanlıkta öyle gözüküyorlardı. Yinede birşey dikkatini çekmişti , tahtaki silüetin yüzünden başlayıp ayaklarının dibine kadar hafif bir ışık anlamadığı bir yerden geliyordu. Bu ışık sayesinde yerde bir simge keşfetmiş gibiydi , böyle birşey görmek onu ürkütmüştü. Yerde uzadıkça uzayan bir yılan şekli vardı ama gözleriyle takip etmeye çalışsada başaramıyordu çünkü kadının önü hariç her yer karanlıktı...<br /><br />Bnları düşünürken aniden aklında bir şimşek çaktı , kadın simgeye baktığını görmüş olmalıydı , kafasını kaldırıp kadına baktı. Kızıl saçlarının birazı gözünün önüne düşmüş , bir tutam saçın arkasından hafifçe gülümsüyordu.<br /><br /><span style="font-style: italic;">" Demek birşey keşfettin... "</span> dedi karanlık silüet...<br /><br />Oysa " Evet. " demek için ağzını açtı fakat hiçbirşey söyleyemeden geri kapattı. Birşey onu istediğini yapmaktan alıkoyuyordu. Aslında içinde bulunduğu mekanda pek rahat değildi. Salon sisle doluydu ve bunun nasıl olduğunu hala anlamaya çalışıyordu. Bir süre sonra adam sisten silüeti bile göremez oldu , sanki büyük bir alanda tek başına oturuyor gibiydi.<br /><br />Bir süre sonra göremediği kadının sert sesini beyninde hissetti , aralarındaki sis perdesi dağıldı ve bu ona sağlam bir acı verdi. <span style="font-style: italic;">" Yüzüme bak ! "</span><br /><br />Bu durumdan hiç hoşnut değildi ama sonunda çaresizce silüetin gözlerine baktı. Bir kadındı bu ! Kadın çılgınca bir kahkaha attı ve sesi tüm salonda yankılandı. Ardından ayağa kalkıp üstüne yürümeye başladı. Savunmasız adam kadının yaklaşan gölgesinin altında her adımda daha da küçülüyor , güçten düştüğünü hissediyordu. Acaba olabilir miydi ? Bu onun sonu muydu ? O korku dolu an zihninde canlandırabildiği şeylerin en iyisi ölümdü ve kulaklarına kurtuluşu çağrıştıyordu...Ardından kadın konuştu...<br /><br /><span style="font-style: italic;">" Ahh..Zindanlarımdan birinde beş yıl boyunca çektiğin muhteşem acılardan sonra...Kurtulacağını düşünebiliyor musun ? "</span><br /><br />O da düşünmüyordu aslında ama içten içe istiyordu. Buradan kurtulmayı , engin çayırların , puslu dağların ardındaki küçük kulubesine dönmeyi ve sonsuza dek sevdiğiyle yaşamayı...Her insan gibi onun da hayaliydi bu ve düşüncelere dalmıştı işte...Adorra'nın pamuktan yumuşak ve narin ellerini tutuyor , utançla yüzüne bakıyordu. Yıllar sonra evine döndüğünü sanmıştı ve yıllardır tatmadığı huzuru bir anısında bulmuştu lakin pek de uzun sürmedi. Kara bir ok Adorra'nın karnını deşti ve o gözlerinin önünde yere yığıldı. Şaşkınlıktan gözleri doldu ve etrafındaki her şey birden dağıldı. Yine karanlık salonda karanlığın kendisiyle başbaşaydı..Bu duygu yoğunluğuna daha fazla dayanamadı ve gözlerinden süzülen iki damla yaşı üzerindeki yıpranmış giysinin koluna sildi ve yine kadının tok sesini duydu.<br /><br /><span style="font-style: italic;">" Ne yazık...Yeterince acı çektin Abaet , artık seninle olan işim bitti. Buna sevinmelisin , kurtuluyorsun... "</span><br /><br />Ardından yavaşça yanına sokulup kılıcını çeken kadını izledi ve gözlerini kapatıp başına gelecek son şeyi beklerken dilinden dökülen birkaç kelimeyle Dünya'ya veda etti...</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;"><span style="font-style: italic;">Namàrie! Mela en’ coiamin...<br /><br />* Elveda hayatımın aşkı </span></span></div>Rocker575http://www.blogger.com/profile/10529736654117505819noreply@blogger.com2